Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi: İstanbul – 1. Kitap
ISBN: 978-975-08-0562-3
Tekrar Baskı: 9. Baskı / 03.2017
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 03.2003
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 765 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 9. Baskı / 03.2017 |
İstanbul (kutulu 2 cilt)
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, bir on yedinci yüzyıl klasiği olarak hem zevkle okunabilecek bir edebiyat eseri hem de tarih, dil, halkbilimi, sanat tarihi, topografya, dinler tarihi, tasavvuf tarihi ve yerel tarih araştırmacıları için kaynak niteliği taşır. Asya, Avrupa ve Afrika’da gezip gördüğü yerler için yalnızca onun kullandığı bir dil ve bakış açısı ile tanıklık eden Evliya Çelebi, on ciltlik dev eserinin birinci cildiyle aynı zamanda ilk Türkçe “İstanbul Monografisi”ni de yazmıştır. Adlarını vermiş olsa bile birçoğunu bugün bilemediğimiz pek çok kaynaktan derlediği mitoloji ve tarih karışımı bilgilerden saray hayatına; pek çok ünlünün kişisel tarihinden şehrin gündelik hayatına; şehrin etrafını çevreleyen surlardan her türlü mimari esere; kapılardan tepelere ve iskelelere; savaş ve barışta şehrin ve ordunun ihtiyaçlarını karşılayan yüzlerce esnaftan bahçe ve mesirelere; padişahlardan her sınıftan yönetici, bilim adamı ve ilginç tiplere; devletçe düzenlenen şenliklerden çok özel meclislerde yaşanan eğlencelere varıncaya kadar akla gelebilecek her şey bu ciltte anlatılmıştır. Günümüz Türkçesiyle ve iki kitap halinde sunulan Birinci Cilt ile okur, Evliya Çelebi’nin açtığı kapıdan uzun bir İstanbul gezisine buyur ediliyor ve şehrin olanca gizemi ile ayrıntılı bir haritası çiziliyor.
Türk büyükleri arasında mümtaz bir yere sahip ve dünyanın iyi tanıdığı şahsiyetlerden biri olan Evliya Çelebi, seyyahların başında gelir. Yarım asır boyunca gezip dolaştığı yerleri titiz bir şekilde anlattığı ve adeta oya gibi işlediği on ciltlik Seyahatnâme'si dünyanın saygın eserleri arasında yerini almıştır. Çok değişik dillere çevrilen bu Seyahatnâme'nin, günümüz Türkçesinde yapılmış tam bir yayımı yoktur. Osmanlı döneminde sansür kurulları tarafından sakıncalı görülüp çıkarılarak eski harflerle yayımlanmış, daha sonra yayıncılar tarafından lüzumsuz görülerek eserden çıkarılmış bölümleri bulunan yayınlar, Seyahatnâme'yi tam olarak yansıtmamaktadır. Hakkında fazlaca yazı yazılan ve çok geniş bir bibliyografyaya sahip olan Evliya Çelebi için enstitüler kurulmuş, ulusal ve uluslararası sempozyumlar düzenlenmiştir. Pek çoğu yabancı araştırmacılar tarafından hazırlanan birçok yayın, kültür tarihi içinde yerini almıştır. Ülkemizde oluşturulan yanlış kanaat ve eksik bilgi sonucu Seyahatname hak ettiği ciddiyette ilgi görmemiştir. Yabancı araştırma ve yayınlar çoğaldıkça ülkemizde de ilgi artmaya başlamıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar "Ben Evliya Çelebi'yi tenkit etmek için değil, ona inanmak için okurum ve bu yüzden de daima kârlı çıkarım" [Beş Şehir, İstanbul 1989. s. 16] demektedir. Son zamanlarda yapılan ilmî araştırmalar Tanpınar'ı haklı çıkarmıştır. 1896 yılında resmî bir komisyon tarafından Arap harfleri ile yayımlanan Seyahatnâme'nin birinci cildi, Topkapı Sarayı Kütüphanesinde, Bağdat Köşkü 304 numarada kayıtlı yazma kullanılarak 1996 yılında Orhan Şaik Gökyay tarafından Latin harflerine aktarılmıştır. Aradan geçen zaman ve diğer ciltlerin de yayımlanması üzerine halkın ilgisi giderek artmıştır. Bu istek ve ısrar karşısında Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nin günümüz Türkçesine aktarılması işlemine başlanmıştır. XVII. yüzyılın tarihî dilinin günümüze aktarılması, anlamın bozulmadan, dildeki akıcılığın kaybolmadan, Evliya Çelebi'nin havasının yitirilmeden verilebilmesi takdir edileceği üzere zor bir iştir. Bu aktarma işlemine başlamadan önce birçok kuralın ortaya konması gerekiyordu. Bunlar zamanla ortaya kondu. Giyecek, değerli taş, para birimleri, ağırlık ve uzunluk ölçüleri, savaş araç ve gereçleri, sivil ve Askeri kurum, makam, rütbe, ünvan, lakap, meslek, esnaf, vb. isimlerin birçoğunun bugün bire bir kelime karşılıklarını bulmak imkânsızdı. Bunlar ya dipnotlar ile ya da eser sonuna konacak bir sözlük ile açıklanabilirdi. Bu tür kelime sayısı, tahminlerin çok ötesinde çıktı. Böylelikle eserin arkasında sanki ayrı bir tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü oluştu. Dipnotlarla metin içine bu sözlüğü yedirmek ise metnin akıcılığını kaybettirdi. Bunun yerine, gerek duyulan yerlerde parantez içinde kısaca kelime karşılığı verildi; ancak bugün yaygın kullanış şekli varsa o tercih edildi. Elinizdeki eser bugün herkesin anlayacağı günümüz Türkçesi ile yazılmaya çalışıldı. Türk alfabesinde yer almayan harfler metinde kullanılmadı. Deyim ve terimlerle eserin özelliği gereği bazı kelimeler korundu. Evliya Çelebi’nin üslûbuna mümkün olduğu kadar sadık kalındı, çok zorda kalınmadıkça cümle içinde kelimelerin yerleri bile değiştirilmedi. Metin içinde geçen başkasının ağzından verilen konuşmalar ile Evliya tarafından şive özellikleri korunarak nakledilen bölümler aynen korundu. Sadeleştirilmiş metin içinde hemen her kelimenin bire bir karşılıkları verildi. Metnin akıcılığı için bazen cümlede tasarruflar yapıldı, ancak kesinlikle bilgi dışlanmasına gidilmedi. Âyet, hadis, Arapça ve Farsça metinlerin Orijinal metinleri veya transkripsiyonları verilmedi Türkçe karşılıkları verildi. Ayet ve hadislerin kaynakları ibarenin yanında köşeli parantez içinde gösterildi. Orijinal yazmadaki Evliya Çelebi'nin bırakmış olduğu kelime, satır, sayfa boşlukları metinde de gösterildi. Çıkma ve derkenarlar metnin içinde işaret edilen yerlere yerleştirildi. Yazma eserin varak numaraları araştırmacılara kolaylık olması amacıyla metin içinde italik şekilde verildi. Bölgesel isimler, bugünkü bilinen adlarıyla yazıldı. Yerli yer isimlerinde tanımlamalar ve doğuş nedenlerinin izah edildiği kısımlar dışında yer isimleri bugün Türkçe’mizde kullandığımız şekliyle kullanıldı. Ancak yer isminin ilk geçtiği yerde bir defaya mahsus olmak üzere parantez içinde isminin orijinal şekli yazıldı. "İslâmbol" kelimesi İstanbul şeklinde değiştirilmesine rağmen İstanbul anlamında kullanılan diğer isimler orijinal şekliyle bırakılmıştır. Yabancı yer ve ülke isimleri bugün Türkiye'de bilinen şekliyle kullanıldı. Yaygın olmayan yer isimleri ise orjinal şekliyle bırakıldı. Türk şahıs adları bugün kullanılan şekliyle yazıldı. Ancak Ahmed, Mehmed gibi isimlerdeki son harfler aslını uygun şekilde bırakıldı ve "t"ye dönüştürülmedi. Mehemmed gibi isimler "Mehmed" şeklinde yazıldı. Evliya Çelebi'nin kendisi için kullandığı "Hakîr" sıfatı, bir tevazu sıfatı olarak kullanıldığından "değersiz" şeklinde çevrilmedi olduğu gibi korundu. Yabancı şahıs isimleri ise Türkiye'de bilinen imlâ ile yazıldı. Yaygın olmayan isimlerde orijinal şekli korundu. Arap isimlerinde bulunan terkipler gösterilmedi. Dua ve övgü cümleleri sadeleştirildi ve metin içinde italik olarak verildi. Çok uzun dua cümleleri metin içinde dua olma özelliği dışında bir anlam taşımıyorsa sadeleştirme yapılmadı italik olarak yazıldı. Şiirlerin diline dokunulmadan olduğu gibi verildi. Tarih düşürme beyit ve mısraları yanında tarih bulunuyorsa Miladi tarihe çevrildi; bunun dışında ayrıca bir hesaplama, hesap kontrolü veya tarih düzeltmesi yapılmadı. Atasözleri ve deyimler, yabancı dilde ise Türkçeye çevrildi, Türkçe ise orijinali ile birlikte parantez içinde karşılıkları verildi Hicri tarihler köşeli parantez içinde Milâdi tarihe çevrildi. Bu çevirim sırasında Tarih Kurumu tarafından hazırlanan Tarih Çevirme Kılavuzu (Yücel Dağlı, Cumhure Üçer, Ankara 1997) kullanıldı. Orijinal metinde yer alan fihrist, eserin başında yeniden verilmedi bunun yerine çok genişletilmiş olarak içindekiler ilâve edildi. Ayrıca eserin sonunda, eserden kolay yararlanmayı sağlayacak detaylı karma bir indeks hazırlandı. Orijinal metinde boş bırakılan bir kelimelik yerler için (???) işareti ile, boş satır miktarı ise noktalar arasında parantez içinde, bizim tarafımızdan ilave edilen yerler de köşeli parentez [ ] içinde gösterilmiştir. Bu yayını hazırlarken elimizden düşürmediğimiz kıymetli eserini bize bırakan hocamız Orhan Şaik Gökyay'ı rahmetle anıyoruz. Eserin anlaşılır olması için birçok esere ve konunun uzmanlarına ulaşıldı. Bu hocalarımıza şükranlarımız sunuyoruz. Böylesi zor bir işi yaparken gözümüzden kaçan hatalarımızı hoş gören okurlarımızın affına sığınıyoruz. Eserin titiz bir biçimde redaksiyonunu yapan ve fikirleriyle yardımcı olan Orhan Duru'ya, yayımlanması için hiçbir fedâkarlıktan kaçınmayan Yapı Kredi Yayınları yöneticilerinden R. Ömer Kükner, Enis Batur, Hikmet Konuralp, Aslıhan Dinç ve Ayfer Tunç'a editörlerinden M. Sabri Koz ve Ekrem Işın'a teşekkürlerimizi sunarız
Seyit Ali KAHRAMAN - Dr. Yücel DAĞLI