Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu
ISBN: 978-975-08-1381-8
Tekrar Baskı: 25. Baskı / 02.2024
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 02.2008
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Orijinal Adı | : Se una notte d’inverno un viaggiatore |
Sayfa Sayısı | : 256 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 25. Baskı / 02.2024 |
“Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu”
“Italo Calvino’nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanını okumaya başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin” cümlesiyle başlayan, Calvino’nun yazarlık dehasını konuşturduğu, Calvino’nun Calvino’yu okuduğu, okurluk ve yazarlık üzerine bir başyapıt olan Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, ilk kez özgün dilinden apılan çevirisiyle Türkçede…
“Bu kadın için,” diyor sözlerini kaçırmadan dinleyişimi gören Arkadian Porphyritch, “okumak her türlü niyetten ve kazanılmış her partiden arınmak anlamına geliyor; amacı en beklenmedik zamanda duyulan, nereden geldiği bilinmeyen, kitabın ötesinde bir yerlerden, yazarın ötesinden, yazının uzlaşmasının ötesinden gelen bir sesi yakalamak: Söylenmemişten, dünyanın kendi hakkında dile getirmediğinden ve henüz bunu söyleyebilecek sözlere sahip olmadığından. Adama gelince, o yazılı sayfanın ardında hiçbir şey bulunmadığını kanıtlamak istiyor; dünya yalnızca bir hile, bir yapmacıklık, bir yanlış anlama, bir palavra olarak var. Böyle olmasaydı biz kanıtlamak istediği için gerekli araçları sağlayabilirdik ona; biz derken farklı ülkelerde, farklı rejimlerde aynı işi yapanlardan söz ediyorum, çünkü işbirliği yapmayı hepimiz önerdik ona. O bunu reddetmiyordu, hatta tam tersi oluyordu. Ama oyunumuzu kabul eden o muydu, yoksa biz mi onun oyununda piyon oluyorduk? Ya söz konusu adam yalnızca delinin teki idiyse? Gizi bir tek ben çözebilirdim: Ajanlarımız aracılığıyla onu kaçırttım, buraya getirttim, bir hafta tek kişilik hücrede tuttum, sonra da bizzat sorguladım. Onunki delilik değildi; belki yalnızca umutsuzluktu; kadınla bahsi bir süredir yitirmişti; kazanan kadın olmuştu; meraklı ve doymak bilmeyen okuyuşuyla en utanç verici taklidin içine gizlenmiş gerçekleri ve gerçek olduğunu iddia eden sözler içine gizlenmiş halis düzmeceleri bulmayı başarıyordu. Bizim gözbağcıya ne kalıyordu bu durumda? Kendisini kadına bağlayan son bağı da koparmamak uğruna, kitap adları, yazar adları, takma adlar, diller, çeviriler, baskılar, kapaklar, başlıklar, bölümler, başlangıçlar, sonuçlar arasına karışıklık ekiyordu ki, kadın onun varlığının işaretlerini fark etsin, onun yanıt almayı umut etmeyen selamını alsın. ‘Sınırlarımı anladım,’ dedi bana, ‘Okuma sırasında kudretimin yetmediği bir şey gerçekleşiyor.’ Bunun en güçlü polisin bile aşamayacağı bir sınır olduğunu söyleyebilirdim. Okumayı engelleyebiliriz: Ama okumayı yasaklayan kararnamede asla okunmasını istemeyeceğimiz gerçeğe ilişkin bir şeyler okunacaktır...”