Karadelik Güncesi – Konstantiniyye Üçlemesi II
Yazar: Ali Teoman
ISBN: 978-975-08-2427-2
Tekrar Baskı: 2. Baskı / 10.2020
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 01.2013
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 600 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 2. Baskı / 10.2020 |
Ali Teoman’dan, zaman ötesi bir İstanbul’da cereyan eden, yeraltı dünyasının sırlarının anlatıldığı grotesk atmosferiyle çarpan, fantastik kişilerle şaşırtan, gerçeküstü olaylarla güldüren, ironiyle kara mizahın at oynattığı bir acaip masal; yazarın tabiriyle “bir melun ve mendebur roman”…
Ali Teoman’ın “Konstantiniyye Üçlemesi” YKY’de tamamlandı.
Çekimgücü yüksek bir roman: “Karadelik Güncesi”
Ali Teoman, tanıdık ama yine de tedirgin edici sanrılarla dolu bir dünyada uzun bir gezintiye çıkarıyor bizleri. Bu serüvende Dava Vekili İbrahim Nemrûd’la birlikte avukatlardan tellaklara, dervişlerden bahçıvanlara, psikanalistlerden yarı deli bilimadamlarına birçok karakterle tanışıp herbirinin öyküsüne kulak misafiri oluyoruz ve giderek belki de dava vekilinin yazgısının bu kent aracılığıyla bütün insanlığın yazgısına dönüştüğü bir sona doğru kaçınılmazcasına sürükleniyoruz.
Ali Teoman’dan, zaman ötesi bir İstanbul’da cereyan eden, yeraltı dünyasının sırlarının anlatıldığı grotesk atmosferiyle çarpan, fantastik kişilerle şaşırtan, gerçeküstü olaylarla güldüren, ironiyle kara mizahın at oynattığı bir acaip masal; yazarın tabiriyle “bir melun ve mendebur roman”.
Sedef kakma konsolun üzerindeki Çin malı dijital saat pazartesi sabahı tam 6’da kısa aralıklarla çalmaya başladığında, Dava Vekili İbrahim Nemrûd boğuntulu karabasanlarla delik deşik rahatsız bir uykudan çoktan uyanmış, yatakta gözleri kapalı olarak sırtüstü yatıyor, haftasonu uyuşukluğundan sıyrılmaya çabalayan dev metropolün huzursuz sabah gürültülerini dinliyordu. Çocukluğundan kalma bir alışkanlıktı bu. Sabah karanlığına uyanmaktan hep nefret etmişti. Henüz küçük bir çocukken, okula gitmek için sabah erkenden kalkması gereken günlerde, annesinin onu kahvaltıya çağıran sesini duymazdan gelir, hiç olmazsa birkaç dakika daha yatağının koruyucu sıcaklığından kopmamak için gözlerini sımsıkı yumup uyurmuş gibi yaparak çevresini dinlerdi. Annesinin sabrı taşıp söylene söylene odasına gelmesine dek sürerdi bu tatlı ımızganma anları ve genellikle sertçe azarlanması, üzerindeki yorganın hışımla sıyrılıp alınması ve, eğer bu anlamsız bilmezden gelme oyununu sürdürmekte direnirse, saçı ya da kulağı çekilerek, hatta kimi kez tokatlanarak yataktan kaldırılmasıyla sonuçlanırdı. Kimi kez hayli tatsız sonuçlar doğurabilen bu tuhaf alışkanlığını, üniversitede hukuk öğrenimi görürken üç sınıf arkadaşıyla aynı evi paylaştığı yıllarda, daha sonra uzak bir taşra kentinde geçirdiği yedeksubaylığı döneminde ve nihayet evlilik yaşamında da tüm güçlüklere göğüs gererek sürdürmüştü. İlk dersleri kaçırması ona avukatlık diplomasına mal olmuş olabilirdi.