Tapınak
ISBN: 978-975-08-1210-1
Tekrar Baskı: 7. Baskı / 09.2024
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 03.2007
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Orijinal Adı | : Sanctuary |
Sayfa Sayısı | : 224 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 7. Baskı / 09.2024 |
1949 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi William Faulkner’ın bugün yalnız Amerikan edebiyatının değil, dünya edebiyatının da başyapıtı sayılan romanları başlarda çok ses getirmemişti. Ancak 1931’de Tapınak’ın yayımlanması, Faulkner’ın bir yandan ünlenmesine, kitaplarının yeni baskılar yapıp çok satmasına neden olurken bir yandan da tepki çekti ve “Güney’in ruhunu küçük düşürdüğü” gerekçesiyle bazı şehirlerde toplatıldı. Tapınak’ın bunca ilgi çekmesinin nedeni, neredeyse bir polisiye gerilimi taşıması ve özgün üslubu olduğu kadar karakterlerinin çarpıcılığıdır da: Faulkner’ın yarattığı en grotesk karakterlerden biri olan, kötülüğün simgesi Popeye; iyi niyetli ama hiçbir işi sonlandırmayan bir avukat olan Benbow; varlıklı bir ailenin dirençsiz bir kurban kimliğindeki üniversite öğrencisi kızı Temple Drake: Hepsi, soğukkanlı bir dille anlatılan bu kanlı öyküde bir araya gelir.
Freud’dan mitolojiye, Amerikan Güneyi hikâyelerinden dedektif romanlarına pek çok kaynaktan beslenen Tapınak, bugün de ürpertiyor okurunu.
Kötülüğün galip gelişinin akıldan çıkmayacak hikâyesi.
“The New York Times”
Uğursuzluk, arzu, saplantı ve umutsuzluk dolu…
“Los Angeles Times”
Popeye pınarın çevresindeki çalı perdesinin arkasından adamın su içmesini gözetliyordu. Yoldan pınara kadar belli belirsiz bir patika uzanıyordu. Popeye patikanın ucunda beliren adamın (uzun boylu, zayıf bir adamdı, şapkasızdı, üstünde gri bez pantolon, kolunda asılı tüvit ceket vardı) gelip, pınardan su içmek için eğildiğini gördü.
Pınar bir kayın ağacının kökünde gölleniyor, yatağının dalga dalga, helezonlu kumları üstünden akıp gidiyordu. Çevresindeki sık böğürtlen, fundalık, servi ve sakız korusuna giren kırık gün ışığının kaynağı belirsizdi. Yakında, ama gizli bir yerde saklanan bir kuş üç nota çıkararak öttü ve sustu.
Su içen adam, pınarda binlerce kırılarak yansıyan görüntüsüne bakmak için eğildi. Doğrulurken kendi görüntüsünün yanında Popeye’ın hasır şapkasının sudaki dağınık aksini de gördü, oysa hiç ses duymamıştı. Pınarın karşı kıyısında duran ufak tefek adam ona bakıyordu. Adamın elleri ceketinin ceplerindeydi; dudağından çenesine doğru bir sigara sarkıyordu. Beli yukarıda, dar, siyah bir takım elbise giymişti. Kat kat çamura batan ayakkabılarının üstündeki paçalarını kıvırmıştı ama gene de çamurluydular. Yüzü, elektrik ışığı altındaymış gibi, garip, kansız bir renkteydi. Yana eğik hasır şapkası, hafifçe kavuşturduğu kolları ile, arkasındaki aydınlık sessizliğe karşı duruşu ona damga vurulmuş tenekenin o sert ve yalınkat görünüşünü veriyordu.