Sade’ı Yakmalı mı?
ISBN: 978-975-363-769-1
Tekrar Baskı: 7. Baskı / 02.2023
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 11.1997
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Orijinal Adı | : Faut-il-brûler Sade? |
Sayfa Sayısı | : 80 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 7. Baskı / 02.2023 |
“Kızgın, karşı konmaz, öfkeyle dolu, her şeyde aşırı, töreler konusunda görülmedik bir hayalleme sapışı taşıyan, bağnazlığa dek tanrısız… Bir iki lafla ben böyleyim işte” diyor, sadizm terimine adını veren Marquis de Sade. imilerine göre, insan biçimine bürünmüş bir mutlak kötülük, kimilerine göreyse bir özgürlük savunucusu… İlk lanetli yazar… işiliği kadar, hayat serüveni de yer yer karanlıkta kalan Sade’ın rezaletler, skandallar ve hapishane yılları ile dolu hayatını, kurmaya çalıştığı, yüksek sesle savunduğu sistemini inceliyor Simone de Beauvoir. Sade’ı Yakmalı mı?” kitabında sadece Sade’la değil, belki kendi kendinize bile itiraf edemediğiniz taraflarınızla da yüz yüze geleceksiniz.
Fikirlerle inanmadığımız şeyler konusunda kavgalar her zaman daha büyük etkiler uyandırır. Kuşkusuz Sade'ın natüralizmden yararlandığı ad hominen1 kanıtlar da böyle olmuştur; çağdaşlarının iyi'nin yararına ileri sürdükleri örnekleri kötü'nün yararına kullanmaktan hınzırca bir zevk duymuştur. Ama yine kuşkusuz o da kavgayı kazanmak için olayların haklar yarattığı varsayımını kabul etmiştir. Zevk düşkününün kadınları ezmeye hakkı olduğunu göstermek istediğinde şöyle der: Doğa, kadınları ezme gücünü vermekle erkeğe böyle bir hakkı tanımış olmuyor mu? Benzeri sözleri çoğaltabiliriz; sözgelimi Dubois, Justine'e şunları söyler: Doğa hepimizi eşit yarattı, Sophie. Alınyazısı, genel yasaların bu ilk şemasını bozmaktan hoşlanıyorsa ondaki kaprisleri düzeltmek içindir bu. Sade'ın toplum yasalarına çatmasının asıl nedeni bunların yapma olmalarıdır; bir kitabının bu konuda çok ilginç bir yerinde bir körler topluluğunun yasalarıyla karşılaştırır bunları: Bütün bu ödevler varsayılmış şeyler olduklarından kuruntudan, düşsel olmaktan ileri gidemezler. İnsan varsayılmış küçük bilgilerine, küçük hilelerine, küçük gereksinmelerine uygun yasalar yapmıştır. Ancak bunların gerçekle ilgili yönleri yoktur. Bir körler toplumu bizim kurduğumuz toplumun karşısında nasıl bir hiç olacaktıysa, aynı şekilde bizim toplumumuz da Doğa karşısında bir hiçtir. Montesquieu yasaların iklime, rastlantıların, hatta insan vücudundaki ÒlifÓlerin konumuna göre değişeceğini ileri sürüyordu; yani yasalar yerin ve zamanın sunduğu değişik görünümlerden meydana gelir demeye getiriyordu. Daha sonra Sade kitaplarında bizi bir çırpıda Tahiti'ye Patagonya'ya götürürken, yeryüzünün türlü yerlerinde konulmuş değişik kuralların değer kavramıyla kesinlikle çatıştığını göstermek istemiştir, Sade'a göre, kurallar görece ise, bu onların keyfi olduğunu gösterir. Burada itibari (conventionnel) ve düşsel (chimérique) sözlerinin onca aynı anlama geldiğini anımsamamız gerekiyor. Doğaya kutsal bir nitelik tanımaktadır; bölünmezdir, tektir, gerçeğe bitişik olmayanın dışında mutlak bir özellik taşır Doğa.