Öfke
ISBN: 978-975-08-2200-1
Tekrar Baskı: 5. Baskı / 04.2023
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 03.2012
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Orijinal Adı | : Indignation |
Sayfa Sayısı | : 136 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 5. Baskı / 04.2023 |
1951’de, Kore Savaşı’nın ikinci yılında itaatkâr ve duygusal bir delikanlı olan Marcus Messner ailesinin tek çocuğudur. Bu genç Yahudi, koşer bir mahalle kasabı işleten halim selim bir adamın oğludur. Her köşede oğlunu beklediğini düşündüğü tehlikeler yüzünden çılgına dönen babasından kaçmak için ailesinin yaşadığı New Jersey’den uzakta bir taşra üniversitesini tercih eder.
Ohio’daki Winesburg Üniversitesi’nde daha önce karşılaşmadığı türden akranlarının, her hareketini gözlemleyen öğretmenlerin ve zorunlu şapel ziyaretlerinin dünyasıyla tanışan Marcus’u en çok heyecanlandıran, kendisi gibi arzuları olan genç bir kadındır.
Philip Roth, büyük övgü toplayan romanı Öfke’de, adabımuaşeret kuralları arasında boğulan insan ruhunu, ezilen arzuyu ve belleğin tutsak edebilme gücünü anlatırken, düzenin genç insanları nasıl hoyratça kullandığını bir kez daha hatırlatıyor.
Öfke Roth’un romanları arasında iskeleti en güçlü kurulmuş olanlardan ve anlatıcının işlevselliğinin, yazarın yön değiştirmelerinin görülebileceği en iyi örneklerden biri. Tam da romanın nereye gittiğini anladığınızı düşündüğünüz neredeyse her seferde, Roth yolu değiştiriyor, öyle ki tüm kitap zikzaklardan oluşan bir planla yazılmış gibi… – Tibor Fischer, The Telegraph
Morfin Etkisinde
Sovyetler Birliği ve Çinli komünistler tarafından silahlandırılmış, iyi eğitimli Kuzey Kore birliklerinin 25 Haziran 1950’de 38. enlem üzerinden Güney Kore’ye girmesiyle Kore Savaşı adıyla anılan büyük felaket başladıktan yaklaşık iki buçuk ay sonra Newark şehir merkezindeki küçük bir üniversiteye, on yedinci yüzyılda Newark’ı kuran kişinin adını almış olan Robert Treat Üniversitesi’ne kaydımı yaptırdım. Ailenin yükseköğrenim görmek isteyen ilk üyesiydim. Kuzenlerimden hiçbiri liseden ileri gidememiş, ne babam ne de üç erkek kardeşi ilkokulu bitirebilmişti. “On yaşımdan beri” derdi babam “para kazanmak için çalışıyorum.” Beyzbol sezonu dışında ve üyesi olduğum münazara takımıyla okulumuzu temsilen müsabakalara katılmak zorunda olduğum öğleden sonraları haricinde, yani neredeyse bütün lise hayatım boyunca siparişlerini bisikletle dağıttığım mahalle kasabının sahibiydi babam. Ocak ayındaki lise mezuniyetimden eylül ayında üniversite başlayana kadar haftada altmış saat çalıştığım dükkândan ayrıldığım günden itibaren, yani neredeyse Robert Treat’te derslere girmeye başladığım andan itibaren, babamı öleceğime dair bir korkudur aldı. Amerikan silahlı kuvvetlerinin eğitimsiz ve yeterince silahlandırılmamış Güney Kore ordusuna saldırılarda destek olmak için Birleşmiş Milletler himayesinde katıldığı savaş yol açmıştı belki bu korkuya; belki de bölüklerimizin komünist ateş gücü karşısında vermeyi sürdürdüğü ağır kayıplar ve bu çatışma İkinci Dünya Savaşı kadar uzun sürerse benim de İkinci Dünya Savaşı’nda şehit olan kuzenlerim Abe ve Dave gibi Kore muharebe meydanında çarpışıp can vermek üzere savaşa gönderileceğim endişesi. Belki de bu korkusunun kökeninde maddi kaygılar vardı: önceki yıl, ailemizin koşer kasabından sadece birkaç blok ötede mahallenin ilk süpermarketi açıldığından beri hasılatımız istikrarla azalmaya başlamıştı; bunun nedeni kısmen, süpermarketteki et ve tavuk ürünleri reyonunun babamdan daha ucuza satış yapması kısmen de savaş sonrasında evini koşer kurallara riayet ederek çekip çevirme kaygısıyla et ve tavuk ihtiyacını sadece New Jersey Koşer Kasaplar Federasyonu üyesi bir kasabın haham onaylı dükkânından karşılayan ailelerin sayısındaki düşüştü. Belki de öleceğime dair korkusu, kendi ölüm korkusundan kaynaklanıyordu, çünkü elli yaşına kadar çok sağlıklı bir yaşam sürmüş olan bu güçlü, küçük adam elli yaşından sonra geçmek bilmeyen, ağır öksürük krizleri geçirmeye başlamış, ama annemin yazıklanmalarına rağmen, bütün gün dudağının kenarında tuttuğu sigarayı tüttürmekten de vazgeçmemişti. Evvelki mülayim ebeveyn tavırlarındaki ani değişimi tetikleyen neden veya nedenler demeti ne olursa olsun, bu korkusu, boyuna nerede olduğumu sorgulama şeklinde tezahür etti. Neredeydin? Neden evde değildin? Dışarı çıktığında nereye gittiğini nereden bileyim? Önünde parlak bir gelecek uzanan bir çocuksun – öldürülme ihtimalin olan yerlere gitmediğini nereden bileyim?