Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları
Yazar: Macit Gökberk
Kategori: Cogito
ISBN: 978-975-363-554-0
Tekrar Baskı: 01.2019
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 01.1997
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 167 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 01.2019 |
Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları
Antik Yunan’dan günümüze dek değişik biçimlerde karşımıza çıkan doğa-us karşıtlığı… “Tarih”in varlık alanının ve nesnesinin sorgulaması….
Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları, felsefe tarihinin bu temel sorunları çerçevesinde oluşuyor. Etik ve Dil felsefesi, iki filozofun dizgesinde “tarih” için bir alan açıyor. Aydınlanma’nın “ilerlemeci” tarih felsefesi bağlamında, Kant ile Herder, bir felsefe ustası tarafından eleştirel bir bakışla karşılaştırılıyor.
Macit Gökberk’in yapıtı, Türkçe bir felsefe tarihi yorumu.
Herder’in tarihe bakışını Aydınlanmanınkinden ayıran ve bu bakışa “tarihsel düşünme” niteliği kazandıran öğenin, üzerine eğilinen konunun, yani tarihin, kendine özgülüğünü kavrama olduğunu söylemiştik. Buna göre Herder’in başarısı, Gökberk’in de altını çizdiği gibi, tarih alanını Aydınlanma’nın genelleyici yönteminden kurtarmasındadır. Bu konuda Herder şöyle diyor: “Dünyada hiç kimse genel betimlemelerin yetersizliğini benden çok duyamaz. Bütün bir ulusun [insan topluluğunun, halkın], bir çağın, bir coğrafi bölgenin portresi çiziliyor – kimin portresi çizilmiş oluyor bununla? ... Burada yapılan, bunları genel bir kavram altında toplamaktan başka bir şey değildir... Ancak, bir insanın özgüllüğünün ne denli dile getirilemez bir şey olduğunu; onu belirleyen ayırıcı öğeleri ayırt edici bir dille ortaya koymanın güçlüğünü; tek bir ulusun özniteliğinin ne tür derinlikler kapsadığını kavrayan kişi”, dilin betimleme araçlarının, bireysellikler alanında nasıl kıt olduğunu da anlamış demektir.
Genellemeye dayanan bir kavram dağarcığı bireysel olanın biricikliğini dile getiremeyeceğine göre, burada atmamız gereken ilk adım, bu biricikliğe eşduyum (Einfühlung) yöntemiyle yaklaşma olabilir. Burada Herder, önce kendisine yönelinen kişiye, ulusa ya da çağa belli bir sempatiyle, birlikte duymayla yaklaşmayı, sonra da kendimizi bunlar yerine koymayı, bunların derinliklerine gömülmeyi öneriyor. Ancak böyle bir yöntemledir ki gerek tek tek kişilere gerekse tarihe ilişkin olayların gerçek özünü kavrayabiliriz Herder’e göre. Burada Herder’in, tarihsel bir yorumbilgisi (Hermeneutik) modeli geliştirdiğini, bu modelin de bir estetik yaşantı sınırında kurulmuş olduğunu açıkça görüyoruz. Bilindiği gibi bu yöntemi, 19. yüzyılda Wilhelm Dilthey, kültür bilimlerinin (Geisteswissenschaften) temeli olarak tanımlayacaktır. Burada önemli bir sorun da yorumcunun anlama edimine ister istemez kattığı kendi öznelliğini ve tarihsel-belirlenmişliği. Herder’in Romantik yorumbilgisi, tarihçinin bakış açısının bu sınırlanmışlığı sorusu üzerinde pek durmaz; bu soruna Herder ancak tarihte genel bir anlam arama dolayında değinir.