İngiliz Müziği
ISBN: 975-363-430-7
YKY'de İlk Baskı Tarihi:
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 344 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
İngiliz Müziği bir müzik tarihi kitabı değil: Şimdi’yi anlamak için Geçmiş’e yapılan bir yolculuğun romanı. Geçmiş ve gelecek, yeni ve eski, yaşanmış ve hayali yüzyılların masalı. Görünenle, görünmeyenin arasındaki sınırın kaldırılmasının, yaratıcının yarattıkları üzerindeki gücünün keşfediliş tarihi. Geçmişinin mirası ile yüzyüze gelen genç bir İngiliz’in edebiyatın ve sanatın “İngilizliği” ile tanışmasının; ilk kez İngiliz müziğini duyuşunun kitabı. Pek sık rastlanmayan bir tür “öğreniş”in yazıya dökülmesi…
Salon 1892'de yapılmıştı, bunu biliyorum çünkü, sayılar tam tavanın altında, tuğlalara kazınmıştı, her baktığımda bu tarih içimi kötü bir şeyler olacağı sezgisiyle doldururdu. Nedenini hiç anlayamazdım, ama şimdi biliyorum. Geç Victoria dönemine özgü bir Londra yapısıydı, yine de Hackney'in City Sokağı yakınındaki bu bölgesine yayılmış olan küçük evlere, daracık sokaklara uygun düşecek ölçülerdeydi. Yakınlarda William Blake ve John Bunyan'ın son kaldığı yer olan Bunhill Alanı vardı, salon da 1887'deki Doğu Yakası ayaklanmaları sırasında yıkılmış olan Dissenter'ların kilisesinin yerine yapılmış olmalıydı. Bölgedeki yeni Anglo-Katolik kilisesine karşı başlatılan saldırıların, tüm dinsel kurumlara yönelik şiddet eylemlerine dönüştüğü o zamanları yaşlılar anımsıyorlardı. Daha sonra kilise, Muhafızlar Kurulu'nun idare ettiği bir toplantı salonu olarak yeniden yapılmıştı, ama benim çocukluğumun geçtiği yirmili yıllarda değişik amaçlarla kullanılan bir yere dönüşmüştü. Toplantı yeri olmuştu. Dışardaki afişte kısaca, CLEMENT HARCOMBE - MEDYUM - ŞİFACI yazardı. O, benim babamdı. "Simya Tiyatro'ya hoşgeldiniz. Geçmişin ruhlarının sessiz bir gösteride önünüze dizildiği bu yere." İşte, hep böyle başlardı babam o günlerde, ama sözcüklerini yıllar sonrasına dek anımsamadım. Tam ölmeden önce yineledi onları, ben de bu insanın gerçek doğasını açıklayabilmek için hemen bir yere not ettim. Tüm kişiliğin, birkaç sözcük içine kilitlenmesi tuhaf görünebilir, ama böyle olur. Onun için, hâlâ kendisini ölçmede kullandığı bu sözcükler, hep öne çıkmış, hatta tehlikeli bir geçmişin tınısını taşıyordu, ama o zamanlar benim için hiçbir anlamı yoktu, ölümünden önceki anlarda onları yine söylediğinde başımı çevirdim. Yıllarca önce de böyle mi davranmıştım? Çocukken, Simya Tiyatro'nun sahnesinde, onun yanında dururken de başımı mı çevirmiştim?