Dünyayı Değiştiren Altı Yıl – 1985-1991 Sovyet İmparatorluğu’nun Yıkılışı
ISBN: 978-975-08-4386-0
Tekrar Baskı: 2. Baskı / 02.2020
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 01.2019
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Orijinal Adı | : Six années qui ont changé le monde - La Chute de L’empire soviétique, 1985-1991 |
Sayfa Sayısı | : 256 |
Boyut | : 16.5 x 24 cm |
Tekrar Baskı | : 2. Baskı / 02.2020 |
“Dünyayı Değiştiren Altı Yıl – 1985-1991 Sovyet İmparatorluğu’nun Yıkılışı”
Devrimlerin beşiği 20. yüzyılın son çeyreğinde hiç kimsenin öngörmediği bir “devrim” daha gerçekleşti: kimilerine göre sosyalist ütopyanın icrası, kimilerine göre totaliter bir sistem, kısacası Sovyet İmparatorluğu altı yılda çöktü ve bu çöküş, sistemin bitkin düşürdüğü iyi niyetli insanların inisiyatifiyle gerçekleşti.
“Dünyayı Değiştiren Altı Yıl: 1985-1991, Sovyet İmparatorluğu’nun Yıkılışı”nda Fransız Akademisi üyesi, Rus tarihi ve kültürü uzmanı Hélène Carrère d’Encausse, tarihçilerin pek de üzerinde durmadığı bir dönemin, kökten biçimde dünyayı değiştirmiş olağanüstü olaylar dizisinin tarihi dökümünü yapıyor:
Andropov, Brejnev, Gorbaçov, Yeltsin, Putin, Çernobil vakası, darbeler, çalkantılar, ekonomik krizler, bağımsızlık hareketleri, “perestroyka” ve daha fazlası…
“Sovyet İmparatorluğu’nun son yıllarına ilişkin bu başarılı çalışmasında, Hélène Carrère d’Encausse, dünyayı sarsan o yılları yeniden yaşatıyor.” – Jean Sévillia, “Le Figaro”
“Berlin Duvarı’nın yıkılışı işin heyecanıdır; “Tarih” Sovyet sisteminin yıkılışıdır.” – Hubert Védrine
UTANMADIĞIMIZ İLK YÖNETİCİ
Gorbaçov 1992’de iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra bütün dünyada çevirisi yapılacak olan anılarını yazmaya büyük özen gösterdi. Yakınları olsun –karısı Raisa’dan tutun da çalışma arkadaşları Graçev, Çerniyayev ve Yakovlev’e kadar–, bir methiyeden kendisiyle hesaplaşmaya varıncaya dek sayısız yaşamöyküsünün yazarları olsun, hepsi Gorbaçov’u anlattı. Ama yine de burada onun bir portresini çıkarmak gerekli çünkü –Saharov’un yorumları bunu doğruluyor– onun kişiliği bu belirleyici yıllarda kayda değer bir rol oynadı. Kişisel yaşam öyküsü hem Homo sovieticus’un bir örneğini hem de Sovyet yurttaşlarının bedbahtsızlığının bir yansımasını oluşturuyor.
Mihail Gorbaçov 2 Mart 1931’de, her zaman çalkantılı olan Kafkaslar’ın sınırındaki Stavropol bölgesinde doğar. Ailesi, hem ana hem baba tarafı köylü kökenlidir. Gorbaçov’un doğduğu bölge ayrıca uzun süredir bir tarım cennetidir, en azından Stalin kırsal kesimi devletin sınırsızca sömürdüğü bitmez tükenmez bir kaynak ve işgücü –işçi ya da hükümlü– havuzuna dönüştürmek üzere el atmadığı sürece. Gorbaçov’un yükselişine eşlik edecek olan resmi yaşamöyküsü onun “yoksul köylü kökenini” anlatır; kolhoz yaşamına olan bağlılığı; dürüst bir komünist, düzenli bir Pravda okuru ve tarım teknisyeni –yani bir tür kolhoz aristokratı– olan bir babayı! Savaş sırasında bu baba Sovyet ordusunda 1. sınıf astsubay olarak görev yapmış, bütün büyük çarpışmalara, özellikle de Kursk Muharebesi’ne katılmış, ölümden mucize eseri kurtulmuştur. Özetle Gorbaçov’un yaşamöyküsü kusursuz proleter kökenlerini ortaya koyar.
Ama bu yaşamöyküsünün uzun süre karanlıkta kalan bir bölümü ise farklı bir hikâyenin konusudur. İki dedesi de –biri 1934’te tarımı “sabote” etmek, öteki de kolhoz başkanı olduğu sırada “Troçkist karşı-devrimci faaliyetlerde” bulunmak suçuyla– kamplara gönderilmiştir. Troçkist dedenin gece yarısı küçük Mihail’in gözü önünde gerçekleşen tutuklaması onu derinden sarsmıştır. Bu dedenin evinde kuşkusuz belirli bir hoşgörü hâkimdir. Torununu –babasının ve dedesinin itirazına rağmen– vaftiz ettirmiş olan büyükanne hâlâ ikonalarını saklıyordu. Ama bu ikonalar büyük öncülerin, başta Kalinin olmak üzere 1930’lu yıllarda hâlâ hayatta olan birtakım Bolşeviklerin broşürleriyle olduğu gibi Lenin ve Stalin portrelerinin ardında gizleniyordu.
İki halk düşmanının torunu olan Gorbaçov’un, yazgısının her aşamasına karar verecek olanlardan bu ana günahı gizlemek için hangi yollara başvurduğu sorgulanabilir. Üniversiteye, Parti’ye ve her türlü yönetim görevine kabul izni verirken iktidar tarafından dikkate alınan khakteristika’nın kökenler konusunda titiz olduğu bilinir. Ama bu “pek saygın olmayan” köklerine rağmen Mihail Gorbaçov, tam da Stalin döneminde, 1950 yılında Moskova Üniversitesi’ne, 1952 yılında da Parti’ye kabul edilir. İzlediği bu yol büyük bir entelektüel esnekliğe ve açık vermeme yeteneğine sahip olduğunu düşündürtüyor. Yaşamöyküsünde Parti’ye girerken “dedelerinin hikâyesini en küçük ayrıntısına kadar açıklamak” zorunda kaldığını itiraf eder. Parti’nin bunun üzerinde durmayı ihmal etmiş olması çok şaşırtıcıdır ve pek de olası değildir. Onu bu yüzden kınamayalım: Sovyet sistemi ayakta kalabilmek için böyle karakter özelliklerine gerek duyuyordu ve Mihail Gorbaçov bu konuda çok başarılı oldu.