Bildiklerim Gördüklerimdir, Gördüklerim Bildiklerimdir
Yazar: Tomur Atagök
Kategori: Sanat
ISBN: 978-975-08-1908-7
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 01.2011
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 256 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Bildiklerim Gördüklerimdir, Gördüklerim Bildiklerimdir, Tomur Atagök’ün 1980’li yılların başlarından 2000’lerin ortalarına kadar uzanan süreçte kaleme aldığı yazılarından bir seçki sunuyor. Bu seçki, üç bölüm üzerine kurulmuş durumda: Kadın Sanatçılar Üzerine, Sergiler Üzerine ve Sanatçılar Üzerine olan yazılar.
Kitabın Kadın Sanatçılar Üzerine isimli ilk bölümünde Atagök, sergi yazıları, feminist sanat üzerine görüşlerini içeren yazıları ve yer yer de kadın sanatçılarla yapmış olduğu söyleşiler aracılığıyla “kadın” konusunu enine boyuna tartışıyor. Kitabın ikinci bölümü, sergiler üzerine ve burada Tomur Atagök, 1980’lerde gelişen ve kendisinin de öncülerinden olduğu toplu-kavramlı sergilere bakışını okuyucuyla paylaşıyor. Kitabın üçüncü bölümünde Atagök’ün sanatçılar üzerine yazdığı sergi yazıları yer alıyor. Bu bölümde Atagök’ün Devrim Erbil, Özdemir Altan, Yusuf Taktak gibi çok yakından tanıdığı sanatçıların yanı sıra, Türk resim sanatı tarihinin erken dönemlerinden Ayvazovski, Abdülmecid Efendi gibi isimler de yer alıyor.
“Plastik”te Kadın Sanatçılar
İnsanlığın, özellikle kadının, bilinçlenerek, kişilik kazanmasında, çağdaş bir toplum içinde yerini almasında, özgür ve dengeli kuşakları yetiştirmesinde yeğlenmesi gereken tutum, kadınlı erkekli tüm topluma uyum ve dinamizm getirecek, onu çağdaşlaştıracak bir eğitim anlayışı kapsamında olmalıdır. Feminizm, bu anlayış içeriğinde yapıcı bir anlam taşır.
Sanatçının toplumun bütünlüğüne katkısı, kuşkusuz yapıtı aracılığıyla sağladığı yönlendirmesidir. Sanatçının yaratısal ve düşünsel gücünden kaynaklanan sanat yapıtı, sanatçının dışında, kendi başına varlığını sürdüren özgün bir bütündür. Yaratıcısının yargı ve değerlerini yansıtırken, onun yarattığı, fiziksel ve biçimsel öğeler kadar çağın tinsel değer ve kavramlarını kapsar.
Sanatçının kimliği, sanat yapıtının oluşmasında önemli bir etkense de yapıt var olduğu andan itibaren sanatçısının dışına taşmakta, izleyicisinin algılaması ile varlığını sürdürmektedir. Onu, hepimizin üstünde, yaşı, cinselliği, sıradan özellikleri olmayan tanrısal bir kişi yaratmıştır. Ancak sanatçısının ve devrinin izlerini en başarılı bir biçimle yansıtan başyapıt, kalıcılığı ile yaratıcısına ölümsüzlüğü kazandırır.
Sanat yapıtını sanatçısının cinselliği ile tanımlamak ve özdeşleştirmek feminizm hareketi ile başlamıştır. Toplumsal ve politik bilinçlenmesiyle günümüzün kadın sanatçısı, tüm sanat tarihi kapsamında, başlangıcından bugüne kadar, büyük sanatçıların cinsiyetleri üzerinde durulmadan tanrısallaştırılmış olduklarını, ancak onların arasında kadın sanatçıların yokluğunu izleyerek, nedenleri üzerinde durmuş; sonuçta kadın sanatçıların varlığı ve değeri ile kendi sanatsal varlığını kanıtlamak için eylemlere girerek, kendi konumunu belirlemeye yönelmiştir.
Kadın bağımsızlığı konusunun politik bir platformda ilk kez XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da tartışılmasından bu yana, kadın sorun ve haklarının dünya yazınında dile getirilmeye başlanmasına karşın, resim sanatında sosyal gerçekçiliğin bütünlüğü içinde yansıtılması çok sonradır.
Politik bir kavram olarak feminizmin görsel sanatlarda vurgulanması 1960’ların sonlarında Amerikalı kadın sanatçıların, sanat ortamındaki yerlerini yeniden tanımlamak amacıyla giriştikleri hareketlerle olmuştur. Kadın sanatçıların eylemi, cinsellikleri nedeniyle ayrıma uğradıkları düşüncesinden kaynaklanarak, önceleri sanatları dışında, politik bir birleşme, bir protesto hareketi olarak başlamıştır.
1970’lerde çoğunlukla erkek jürilerin saptadığı yarışma ve bienalleri ile erkek yöneticilerin idare ettikleri müze ve galerileriyle, erkek sanat tarihçisi ve eleştirmenleriyle, sanat ortamını değiştirmeyi amaçlayan kadın sanatçılar, güçlerini sadece sanat yaparak değil, sanatlarını vurgulamak ve kabul ettirmek yolunda kullanmaktadırlar. Feminizm hareketinin, kadının sanat ortamında güç kazanmasını sağlayan bir etken olduğu yadsınamaz. Sanatçı kadar sanat ortamının da uyarılması bu eylemlerle güçlenmiştir. Örneğin; 1970 Whitney Yıllık Sergisi’ne seçilen sanatçıların arasında kadın sanatçıların % 5’in altında oluşunu protesto eden Amerikalı kadın sanatçılar, onu izleyen yıllarda jüri ile katılımın % 20-25 oranına çıkmasını sağlamış ve sanat ortamını sayıca ve nitelikçe artan müzeci, yazar ve eleştirmen olarak da etkilemişlerdir. Bugün, Mary Cassatt, Kathe Kollwitz, Susanne Valadon, Florine Stettheimer, Leonor Fini, Paula Moderssohn-Becker, Sonia Delaunay, Meret Oppenheim, Gabriele Münter, Louise Nevelson, Georgia O’Keeffe, Barbara Hepworth, Lee Krasner, Elaine de Kooning, Helen Frankenthaler gibi sanatçıların yanı sıra, Judy Chicago, Alice Neal, Frida Kahlo, Miriam Schapiro, Nancy Graves, Mary Miss, Judy Pfaff gibi sanatçıların isimlerinin sanat dünyasında tanınması ve yerleşmesi bu eylemlerle olmuştur.