Sayfa Sayısı | : 56 |
Boyut | : 16 x 16 cm |
Hiç görmediğim bir rüya olsun yüzün
Gündüz ve gece. Dünya ve gök. Birdenbire.
Aşk çıkagelince hepsi karışırmış meğer
İnsan bunun için bir yere sığamazmış.
Öyle çoktan beri: Sonsuzluğun açık kapısı
Gözlerimi kısmadan bakamadım ki hiç:
Gündüz düşmediğin bir şey kalmıyor:
Rüzgâr nereden inerse insin hep ıtırlarla.
Ah gece de yalnız yapamıyor. Üşümesi
Geçecekse ancak sen doğduktan sonra.
Gün Işığına
I
Peki üstümüzde pır pırlarken görelim
Ya sökün etmediği günler serçelerin?
Ah bundan mı bulunurdu eski evlerin
Göz değen her yerinde bir yuvaları -
Ölüm ki yakınımda dolanıyor çoktandır
Her korktuğumda beni gözlerine sakla.
Suyum ya ben de sana ıssız kırlarda
Sonsuzluğa karış diye yıkanır yıkanırken.
Her rüyadan uyanılır: Ama dokunmadığım
Bir teli bile kalmadı yine saçlarının...
II
Aç gözelerimi gün yüzüne çıkar beni
Meğer su doğduğumu yeniden anlayayım:
Dünyamız yaşını bilemeyecek kadar eski
Ama göz değmemiş daha çok yeri var:
Öyle yüzün yüzüme düşmüş gidiyoruz
Kuş ormanları. Onlar da karışmış içimize.
Her şeyde dirimin yalnızca onun cıvıltıları
Kuşların gözüyle görüyoruz bir zaman da.
Duru bir varoluşun ilk gizi mi öğrendiğimiz:
Gün ışığından gözlerini hiç çekmemeli...
III
Hiç görmediğim bir rüya olsun yüzün
Gündüz ve gece. Dünya ve gök. Birdenbire.
Aşk çıkagelince hepsi karışırmış meğer
İnsan bunun için bir yere sığamazmış.
Öyle çoktan beri:Sonsuzluğun açık kapısı
Gözlerimi kısmadan bakamadım ki hiç:
Gündüz düşmediğin bir şey kalmıyor:
Rüzgâr nereden inerse insin hep ıtırlarla.
Ah gece de yalnız yapamıyor. Üşümesi
Geçecekse ancak sen doğduktan sonra.
IV
Bulutların gizlediği ay mı seslenen:
“Kaldır duvağımı gecenin kucağına sal beni
Sal ki her yere sokulayım: Ürkmeyen mi
Kalır karanlığın sessiz çığlıklarından?
Bir martılar bir ben işte ışıl ışıl gezinerek
Anlatırız: Gecedir aslında en ılık dünya
Açılır açılır gider... Bir kıyı aranırken
- Yorulmuşuz artık - ta uzaktan bir tekne
Alır gözlerimizi. Yeni çiçeklerini
Dağıtsın diye güzelim sabah. Uyanırız ki -”
V
“Gece birazcık da benim. Yeniden yeniden
Doğarım dünyamıza hiç bıkıp usanmadan.
Ki öyle doğmuşum ilkinde de: Rüzgâr annem
O saatlerde boyuna ağaçları okşuyormuş.
Bütün pencereleri açıkmış belki de şehrin
- Yoksa kim uykusuna öyle sinebilirmiş de? -
Doludizgin bir ay ışığıymış her yer... Gözlerinden
Yalnız o geçmiş adım olsun diye: Fısıldamış...
Evvel zaman içinde... Evvel zaman içimde:
Doğamı nasıl bir yana bırakırım ki ben”
VI
Erken sabah hem çok ırak hem çok yakın
Uykulu denizi dinledikti ya uzun bir süre
Ah istesek bile içimizden geçemez ki
Bundan sonra hiçbir kötücül duygu. Çünkü
Böyledir doğamızın güzel bir yasası da:
Aynı kaynaktan su içmişseniz bir kez -
Hep aynı sırada uçuşur dağların moru
Hep aynı sırada görünür aşina kuşlar.
Yedi mavi birden düşer ayrı ayrı göklere
Gün ışığı birden çalar ayrı ayrı kapıları.