YKY - Yapı Kredi Yayınları
Sepet Ürün bulunmaktadır.
Tiyatro Benim Hayatım – Yıldız Kenter’in Hayat Hikâyesi

Tiyatro Benim Hayatım – Yıldız Kenter’in Hayat Hikâyesi

ISBN: 978-975-08-3455-4

Tekrar Baskı: 6. Baskı / 06.2022

YKY'de İlk Baskı Tarihi: 10.2015

400.00 TL ve üzeri alışverişlerinizde kargo ücretsiz.

YKY İnternet Satış Fiyatı
82.50 TL    Etiket Fiyatı : 110.00 TL
TÜKENDİ

Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.

Genel BilgilerTadımlık
Sayfa Sayısı: 312
Boyut: 16.5 x 24 cm
Tekrar Baskı: 6. Baskı / 06.2022

“Tiyatro Benim Hayatım – Yıldız Kenter’in Hayat Hikâyesi”

Dikmen Gürün, Yıldız Kenter’in Ankara Halkevi ve ardından Ankara Devlet Konservatuarı’na adım attığı 1940’lı yıllardan başlayarak günümüze uzanıyor. Tiyatro ile dopdolu geçen bir yaşamı okurla paylaşırken ülkenin içinden geçtiği süreçleri de yansıtıyor. Yıldız Kenter şöyle diyor kitapla ilgili olarak: “Beni çocukluk yıllarımdan bu günlere duyarlı bir dille taşımış. Tiyatro çevresinde dönen bir hayatı doğrularıyla, yanlışlarıyla işlemiş. Mücadelemi, mücadelemizi paylaşmış. Titizlikle yapmış bunu.”

“Tiyatro Benim Hayatım”, yaşamı tüm renkleriyle yakalamış ve sahnenin merkezine yerleştirmiş güçlü bir sanatçının, Yıldız Kenter’in hikâyesini anlatıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu yılları, İstanbul’a geliş, Karaca Tiyatrosu, Site Oyuncuları, Kent Oyuncuları olarak Dormen Tiyatrosu’nda  paylaşılan yıllar ve büyük maddi zorluklarla kendi tiyatrolarının,   Kenter Tiyatrosu’nun devletten tek kuruş destek almadan inşa edilişi ve bu adımı büyük bir cesaretle atan, elini taşın altına koyan Yıldız Kenter başta olmak üzere; Müşfik Kenter’in, Kâmran Yüce’nin, Şükran Güngör’ün, Kent Oyuncuları’nın uğraşları…

İki büyük oyuncunun, iki kardeşin; Yıldız ve Müşfik Kenter’in birlikte ve ayrı ayrı sergiledikleri onca oyun, onca unutulmaz performans… Başarılı nice oyunlar, oyuncular…Kenter Tiyatrosu sahnesinden yetişen isimler…  Yıldız Kenter’in tükenmek bilmeyen enerjisinden, öğretme ve öğrenme tutkusundan yararlanan öğrenciler… Böylesine yoğun bir tiyatro yaşamında sinemaya, ekrana ayrılan zamanlar ama yine de tiyatronun her zaman, her şeye galebe çaldığı gerçeği…

Yıldız Kenter’in kendi sözleriyle: “Tiyatro Benim Hayatım sanki başkasına ait bir hayat hikâyesiymiş gibi merak uyandırdı bende. İlgiyle okudum. Biyografimin yazılmasını heyecan verici buluyorum. Biyografilerin ders anlamında da önemli olduğunu düşünüyorum. O nedenle kitabın benim hayatımdan öte, o dönemin tiyatro yaşantısını veriyor olması çok önemli.”

Dallı budaklı bir hayat ağacından söz etmek mümkün Yıldız Kenter için... Bir ucu Kadıoğlu soyundan gelen bir Osmanlı beyefendisine, Sultan II. Abdülhamit zamanında Ayan Meclisi Azalığına kadar yükselmiş olan dedesi Mehmet Galip Bey’e, diğer ucu Londra’da bir gezginci tiyatro kumpanyası emprezaryosuna uzanan bir köklü ağaç... Yıldız Kenter dedesini sadece fotoğraflarından tanır ve sever. Yüreğinin genç kurmay subay Mustafa Kemal için çarptığına dair annesinden dinledikleriyle gururlanır ama ne yazık ki, o günlere dair ne bir yazışma vardır elinde ne de bir evrak. Herhalde dağılmıştır hepsi bir köşeye, yaşanan o zor yıllarda oradan oraya taşınırken...

Yıldız Kenter’in babası Ahmet Naci Bey, Mehmet Galip Bey ile Nuriye Hanım’ın ikisi kız altı çocuğunun ortancasıdır. 1800’lerin son on yılı içinde dünyaya gelmiş ve Fransız dadılarla büyümüştür. İlkokulu doğduğu semtte, Çamlıca’da, ortaokul ve liseyi Kolej’de okur. Elektrik mühendisi olmak arzusundadır. Koleji bitirince babası tarafından İskoçya’ya, Glasgow Üniversitesi ’ne gönderilir. Birinci Dünya Savaşı, Temmuz 1914’te, Glasgow’da okurken çıkar. Balkan Savaşı yenilgisi ve ardından bizi de içine çeken Dünya Savaşı, genç adamı öğrenimini keserek İstanbul’a dönmeye zorlasa da, babası Mehmet Galip Bey, oğlunun İngiltere’de kalmasını tercih edecek ve onun Londra Temsilciliği’nde çalışmasını sağlayacaktır. Ahmet Naci Bey, Glasgow’daki öğrenimini bırakıp hariciye mesleğine adımını atmak üzere Londra’ya geçer.

Londra hem iş hem aşk anlamında bir dönüm noktasıdır Ahmet Naci Bey için. Belki Glasgow’da kalsa geleceği parlak, başarılı bir elektrik mühendisi olabilecekken, farklı bir alana sıçraması ya da babasının yönlendirmesiyle hariciye memuru olarak yoluna devam etmesi, bir süre sonra yıpratıcı bir hayat mücadelesinin içine çekecektir onu. Öte yandan, bütün bir ömür birlikte olacağı, aşkı ondan öğreneceği, çok güzel bir İngiliz genç kadınla, Olga Cynthia ile yolları yine bu güzel şehirde kesişecektir.

Olga Cynthia’nın ailesi tiyatrocudur. Babası Robert Cuthbert ve annesi Jan gezginci bir tiyatro kumpanyasının sahibidir. Robert yirmi altı yaşında ölür. Genç yaşta dul kalan Jan kumpanyayı devam ettirir ve kayınvalidesi Baker Ellis Cuthbert’le yaşamaya başlar. Bir süre sonra, genç kadın tiyatrosundaki bir oyuncuya âşık olacak ve iki sevgili, Yeni Zelanda’ya yapılan bir turne sonrasında, orada kalmaya karar verecektir. Olga Cynthia’yı babaannesi Baker Ellis büyütür. Babaanne, torununun geleceğini garantiye almak düşüncesiyle hayli aceleci davranarak genç kızı on altı yaşında evlendirir. Birinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürmektedir. Olga Cynthia’nın henüz yirmi yaşını bile doldurmamış olan kocası John Lundie orduya katılır ve kısa bir süre sonra cepheden ölüm haberi gelir. O sırada genç kadın hamiledir.

Ahmet Naci Bey ile Olga Cynthia’nın tanışmaları bir arkadaş toplantısında gerçekleşir. Hoşlanırlar birbirlerinden. Bu tanışmayı, Olga Cynthia Hyde Park’ta at binerken sözde rastlantısal karşılaşmalar izler. Kısa bir süre sonra bu karşılaşmalar yerini romantik buluşmalara bırakacaktır. Bir yanda, İstanbul’u sadece sevdiği erkeğin anlattıklarından tanıyan, ülkenin örf ve adetlerini hiç bilmeyen Hıristiyan bir genç hanım; öte yanda, dul ve bir çocuk sahibi İngiliz bir kadınla evlenmeyi göze alan Müslüman bir genç adam... Bir sevda öyküsünün, güçlü bir ilişkinin ve zorlu bir yaşamın başlangıç noktasıdır Londra... Din faktörünün, Olga Cynthia’nın daha önce evlenmiş, bu evlilikten bir çocuk sahibi olmuş olmasının yaşadığı tutucu çevrede ve aile içinde ciddi sorunlar yaratacağını düşünmeden evlenme teklifini yapar Ahmet Naci Bey. Evlenirler. Din, gelenekler, alışkanlıklar karı-koca arasında hiçbir zaman sorun olmaz. Sorun başka yerlerden, başka şekillerde ortaya çıkacak, Olga Cynthia ve Ahmet Naci Bey arasındaki o güçlü aşkı değil, ama hayatlarını etkileyecektir.



Benzer Kitaplar


Yazarın Diğer Kitapları