Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü (2 Cilt)
Yazar: M. Ertuğrul Saraçbaşı
Kategori: Özel Dizi
ISBN: 978-975-08-1844-8
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 10.2010
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 1328 |
Boyut | : 16.5 x 24 cm |
Büyük bir birikim ve Türkçe adına büyük bir kazanç…
Türkçe deyimler, yeteri kadar tartışılmış ve sınıflandırılmış olmadığı için M. Ertuğrul Saraçbaşı’nın uzun yıllar boyunca emek verip göz nuru dökerek hazırladığı, 13.126 madde içeren Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü bu yüzden cesur bir atılım. Bu maddeler için yazılan her açıklama, 2.667 edebiyat ve düşünce eserinden tarama yoluyla çıkarılmış 23.118 cümle ile örneklendiriliyor.
Dil, bir anlatma, anlaşma ve düşünme aracı, deyimler ise bu aracın zenginlik ölçütüdür. Dilin sıradanlığını bozan, ona güç katan deyimler, aynı zamanda edebiyatın da anlam ve renk derinliği kazanmasında etkili olur.
Hemen her dilde olduğu gibi Türkçede de söz zenginliğine bakarken deyimlerin dünyasında dolaşır, kendimizi bir hazine odasında hissederiz. İşlenmemiş hazine ile kullanılmadan bir kenarda unutulmuş deyimler arasında bağ kurulabilir. Türkçe deyimler üzerine çalışmak, kolayına kaçınca pek de ürkütücü değildir; güç olanı seçerseniz otundan, taşından, keseğinden arındırılmamış kuru bir tarlada çiçek yetiştirmeye benzer.
A’DAN Z’YE (kadar) Baştan aşağı, tümüyle, hepsi, toptan. • Yeni müdür geldi. Hepimizi toplayarak uzun bir söylev çekti; A’dan Z’ye her şeyi değiştireceğini söyledi. (Tahsin Yücel, Vatandaş, 123). • A’dan Z’ye kadar değiştireceksin dairelerdeki çalışma nizamını. (Füruzan, Parasız Yatılı, “Münip Bey’in Günlüğü”, 23).
ABA ALTINDAN DEĞNEK (SOPA GÖSTERMEK) (Birine) (Onu) üstü kapalı korkutmak, tehdit etmek, gözdağı vermek. • “Sen nasıl dayandın bu hergele sürüsünün arasında bunca zaman?” “... Birkaç hüner gösterdik anlayacakları dilden...” “Ne gibi?” “Atıcılık üstüne... Tabancayı çabuk çekmek... Attığını... şıp vurmak! Bizimkisi, bir çeşit, aba altından sopa göstermek... Karşısındakine gözdağı vermek.” (Kemal Tahir, Yorgun Savaşçı, 471).
ABACI KEBECİ, (YA) SEN NECİ? En küçük bir ilgisi olmadığı halde herhangi bir işe, soruna, söze karışanlar için söylenir. • Büyük Hanımla, Fikriye Hanım ikisi birden haykırarak: “Yoook bak Kılavuz Kadın, daha şimdiden söz kesmeğe kalkma... Abacı kebeci ara yerde sen neci? Alacak adam orada, varacak kadın burada... Kes sesini. Biz burada iken sana lâkırdı düşmez.” (Hüseyin Rahmi Gürpınar, Cadı, 27).
ABALI FRENK (Yörs. Dey.) Eğitim görmemiş ama kurnaz, işini bilir kişi. • ... Komisyon reisi; şikâyetçi ırgattan, derdini söylemesini ister. Ağaların “Abalı Frenk” diye zekâsıyla eğlendikleri ırgat zavallı bir adamdır. Tepeden tırnağa haklı olsa bile, haksız çıkar komisyonun yanından. (Reşat Enis, Toprak Kokusu, 156-157). • Ahmet Kahyâ gibi abalı Frenk yoktur. (Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, 8).
ABANOZ GİBİ Sert ve kapkara. • Kudretli bir çeneyi çevreliyen yarımay şeklinde abanoz gibi siyah bir sakal... (Halide Edip Adıvar, Döner Ayna, 25).
ABASI YANIK Âşık, sevdalı. • “Nafia ile İrfan karı koca bulunup da Nasıh bu kocanın canına biber ekmek isteyen abası yanık bir âşık olamaz mı?” (Hüseyin Rahmi Gürpınar, Can Pazarı, 110). • Vâsıl olan var mı hiç visâline / Akl ü fikri ermez bir kemâline / O güzelliğine o cemaline / Var mı Derdli gibi abası yanık (Derdli, Divan, Koşma).
ABAT ETMEK (Bir yeri, bir kimseyi) 1. O yeri bayındır hale getirmek. • “Bizim bu ‘kaplıca’ çok ünlü oğulcan!.. Ta Kars’tan, Kağızman’dan hastalar gelir... ama bize faydası yok! Çünkü yolu yok. İzmir, İstanbul’da olacak, abat eder oraları...” (Fakir Baykurt, Efkâr Tepesi, 77-78). 2. Onu mutlu kılmak, rahata kavuşturmak. • Bafra’ya gerektiğinde gelmek üzere veda eden dayım, “sigara içeni, tütün yetiştireni önce abat sonra berbat eder” demez miydi? (Selçuk Altun, Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir, 48).
ABAT OLMAK Mutlu olmak, rahata kavuşmak. • Harâba kul olduk bezm-i Âdem’de / Âbad olsak da bir olmazsak da bir / Düştük çâre nedir dâme âlemde / Âzad olsak da bir olmasak da bir. (Dertli, Divan, Koşma).