Nutuk (ciltli, kutulu)
Yazar: Gazi Mustafa Kemal
Kategori: Delta
ISBN: 978-975-08-2003-8
Tekrar Baskı: 15. Baskı / 01.2024
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 05.2011
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 1200 |
Boyut | : 17.5 x 11.5 cm |
Tekrar Baskı | : 15. Baskı / 01.2024 |
“Nutuk”, Yapı Kredi Yayınları Farkıyla Yayımlandı!
Atatürk’ün yakın tarihimiz açısından büyük önem taşıyan ünlü eseri “Nutuk”, yıllar sonra Arap harflerinden bir kez daha çevrildi. Uzun soluklu bu çeviri süreci, eserin 1934 baskısında var olan ve günümüze ulaşan çeşitli hataları da ortaya çıkardı.
15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk Fırkası kongresinde bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından okunan büyük “Nutuk”, iki yıllık bir çalışma sonunda 1927 baskısından Latin harflerine aktarılarak Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
“Nutuk”un Arap harfli ilk baskısının metni 627, belgeleri ise 303 sayfaydı. 1934 yılındaki ilk Latin harfli yayını belgeler dâhil üç cilt yapılmış, Milli Eğitim Bakanlığı daha sonraki baskılarda eseri çoğunlukla üç cilt halinde yayımlamıştı. Yapı Kredi Yayınları Delta Dizisi’nden çıkan baskının tamamı tek cilt olarak 1197 sayfada toplandı ve orijinaldeki 10 renkli harita da eklendi.
Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan “Nutuk”un çevirisi 1927 tarihli orijinal baskıdan yapıldı. Bu nedenle, eserin 1934’teki ilk Latin harfli baskısında yer alan hatalı okumalar ve bu baskıya dayanarak daha sonraki baskılarda yapılan hatalar Yapı Kredi Yayınları’nın bu yayınıyla düzeltilmiş oldu.
1934 baskısında var olan ve günümüze kadar aktarılarak devam eden ama Yapı Kredi Yayınları baskısında düzeltilen yanlış okumalar arasında “nurdan”ın “Sevr’den” olarak, tasmîm”in (tasarlama) “tashih” (düzeltme) olarak, “müebbed”in (sonsuz) “müeyyed” (teyit olunmuş) olarak, “salabet”in (katılık, dayanıklılık) salâhiyet (yetki) olarak, “müteessir’in (üzgün) “müessir” (etkili) olarak yanlış okunması sayılabilir.
Ayrıca “tüfek ve cephane ziyâına ve su-i tevzî’ine müteallik” cümlesindeki “su-i tevzî’i”, “süt tevzî’i” olarak okunması da, sanki Atatürk “Nutuk”ta, “tüfek ve cephanenin kaybolması ve kötü dağıtımı”ndan değil de “tüfek ve cephanenin kaybolması ve süt dağıtımı”ndan söz ediyormuş gibi yanlış okumalara da yol açmıştır.
Yapı Kredi Yayınları, bundan sonra araştırmacılar, bilim adamları ve her zaman “Nutuk” okuyacaklar için, ilerde “Yapı Kredi Yayınları baskısı” diye anılacak bir yayın yapmış oluyor.
Nutuk Gazi Mustafa Kemal tarafından 1927 (Ciltli-Kutu içinde, özel haritalarıyla beraber) “Nutuk”un 1927 tarihini taşıyan eski yazı basımlarından Ziver Öktem ve Yücel Demirel tarafından yeni harflere aktarılmıştır.
1335 senesi Mayıs’ının on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye:
Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umu- m î ’ de mağlûp olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şerâiti ağır bir mütarekenâme imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumî’ye sevk edenler kendi hayatları endişesine düşerek memleketten firâr etmişler. Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahideddin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temîn edebileceğini tahayyül ettiği denî tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyâsetindeki kabine âciz, haysiyetsiz, cebîn, yalnız pâdişâhın irâdesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebilecek herhangi bir vaziyete razı.
Ordunun elinden esliha ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
İtilâf Devletleri, mütareke ahkâmına riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesile ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana vilâyeti, Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap, İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da, İtalyan kıtaat-ı askeriyesi, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta ecnebi zâbit ve memurları ve hususî adamları faaliyette. Nihayet, mebde-i kelâm kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs 335’te İtilâf Devletleri’nin muvâfakatiyle Yunan ordusu İzmir’e ihraç ediliyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında, anâsır-ı Hıristiyaniye hafî, celî, hususî emel ve maksatlarının temîn-i istihsaline, devletin bir an evvel çökmesine sarf-ı mesâi ediyorlar.
Bi’l-âhire elde edilen mevsûk ma’lumât ve vesâik ile teeyyüd etti ki İstanbul Rum Patrikhanesi’nde teşekkül eden Mavri Mira Heyeti (Vesika: 1), vilâyetler dahilinde çeteler teşkil ve idâre etmek, mitingler ve propagandalar yaptırmakla meşgûl.
Yunan Salib-i Ahmer’i, Resmî Muhâcirîn Komisyonu, Mavri Mira Heyeti’nin teshîl-i mesâisine hâdim. Mavri Mira Heyeti tarafından idâre olunan Rum mekteplerinin izci teşkilâtları, yirmi yaşını mütecâviz gençler de dahil olmak üzere her yerde ikmâl olunuyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de Mavri Mira Heyeti’yle hem-fikir olarak çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor.
Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde teşekkül etmiş ve İstanbul’daki merkeze merbût Pontus Cemiyeti sühûletle ve muvaffakiyetle çalışıyor (Vesika: 2).
Vaziyetin dehşet ve vahameti karşısında, her yerde, her mıntıkada birtakım zevât tarafından mukabil halâs çareleri düşünülmeye başlanmış idi. Bu düşünce ile alınan teşebbüsât, birtakım teşekküller doğurdu. Meselâ: Edirne ve havalisinde Trakya-Paşaeli unvanıyla bir cemiyet vardı. Şarkta, (Vesika: 3) Erzurum’da ve Elaziz’de (Vesika: 4) merkez-i umumisi İstanbul’da olmak üzere Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti teşkil edilmişti. Trabzon’da Muhafaza-i Hukuk namında bir cemiyet mevcut olduğu gibi Dersaadet’te de Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti vardı. Bu cemiyet merkezinin gönderdiği murahhaslarla, Of kazasıyla Lâzistan livası dahilinde şubeler açılmıştı (Vesika: 5, 6).
İzmir’in işgal olunacağına dair Mayıs’ın on üçünden beri fiilî emâreler gören İzmir’de bazı genç vatanperverler, ayın 14/15. gecesi, bu elîm vaziyet hakkında müdâvele-i efkâr eylemişler ve emr-i vâki hâline geldiğine şüphe kalmayan Yunan işgalinin ilhakla neticelenmesine mâni olmak esasında müttefik kalmışlar ve Redd-i İlhak prensibini ortaya atmışlardır. Aynı gecede bu maksadın teşmilini temîn için İzmir’de Yahudi Maşatlığı’na toplanabilen halk tarafından bir miting yapılmışsa da ertesi gün sabahleyin Yunan askerlerinin rıhtımda görülmesiyle bu teşebbüs ümit edilen derecede temîn-i maksat edememiştir.
Bu cemiyetlerin maksad-ı teşekkülleri ve hedef-i siyasileri hakkında muhtasaran ita-yı ma’lumât eylemek muvâfık olur mütâlaasındayım.
Trakya-Paşaeli Cemiyeti’nin rüesâsından bazılarıyla daha İstanbul’ da iken görüşmüş idim. Osmanlı Devleti’nin izmihl â lini çok kuvvetli bir ihtimal dahilinde görüyorlardı. Vatan-ı Osmanî’nin inkısâma uğrayacağı tehlikesi karşısında, Trakya’yı, mümkün olursa Garbî Trakya’yı da raptederek, bir kül olarak İslâm ve Türk camiası hâlinde kurtarmayı düşünüyorlardı. Fakat bu maksadın temîni için o zaman vârid-i hâtırları olan yegâne çare İngiltere’nin, bu mümkün olmazsa Fransa’nın muâvenetini temîn etmek idi. Bu maksatla bazı ecnebi ricâl ile temas ve mülâkatlar da aramışlardı. Hedeflerinin bir Trakya Cumhuriyeti teşkili olduğu anlaşılıyordu.
Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin maksad-ı teşekkülü de (nizamnâmelerinin ikinci maddesi) şark vilâyetlerinde mütemekkin bi’l-cümle unsurların dinî ve siyasî haklarının serbestî-i inkişafını temîn edecek esbâb-ı meşrû’aya teşebbüs etmek, mezkûr vilâyetler ahâli-i İslâmiye’sinin tarihî ve millî haklarını, inde’l-hace, âlem-i medeniyet huzurunda müdafaa eylemek, şark vilâyetlerinde vâki olan mezâlim ve cinâyâtın esbâb ve avâmili ve fâil ve müsebbibleri hakkında bî-tarafâne tahkikat icrâsıyla mücrimlerin müsâraaten tecziyelerini talep etmek; anâsır beynindeki su-i tefehhümün izâlesi ile kemâ fi’s-sâbık revâbıt-ı hasenenin teyidine gayret etmek, hâl-i harbin vilâyât-ı şarkiyede tevlîd ettiği harabî ve sefalete hükümet nezdinde teşebbüsâtta bulunmak suretiyle mümkün mertebe çare-sâz olmaktan ibaret idi.
İstanbul’daki merkez-i idârelerinden verilmiş olan bu direktif dahilinde Erzurum şubesi, vilâyât-ı şarkiyede Türk’ün hukukunu muhafaza ile beraber tehcir esnasında yapılan su-i muâmelâtta milletin kat’iyen medhaldar bulunmadığını ve Ermeni emvâlinin Rus istilâsına kadar muhafaza edildiğini, buna mukabil Müslümanların pek gaddarâne harekâta ma’rûz kaldığını ve hatta hilâf-ı emir, tehcirden alıkonulan bazı Ermenilerin hâmilerine karşı revâ gördükleri muâmelâtı, müdellel vesâikle âlem-i medeniyete arz ve iblâğa ve vilâyât-ı şarkiyeye karşı dikilen enzâr-ı ihtirâsı hükümsüz bırakmak için çalışmağa karar veriyor (Erzurum şubesinin beyannâmesi).