YKY - Yapı Kredi Yayınları
Sepet Ürün bulunmaktadır.
Musa’nın Uykusu

Musa’nın Uykusu

Yazar:

Kategori: Edebiyat, Roman

ISBN: 978-975-08-2716-7

Tekrar Baskı: 7. Baskı / 09.2024

YKY'de İlk Baskı Tarihi: 02.2014

400.00 TL ve üzeri alışverişlerinizde kargo ücretsiz.

YKY İnternet Satış Fiyatı
150.00 TL    Etiket Fiyatı : 200.00 TL
-+

Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.

Genel BilgilerTadımlık
Sayfa Sayısı: 156
Boyut: 13.5 x 21 cm
Tekrar Baskı: 7. Baskı / 09.2024

“Musa’nın Uykusu”

Çünkü Musa başından beri ayrılmayı bilmiyordu. Yaşamak için ayrılmak gerektiğini bilmiyordu. Dünyaya geliş hikâyesinde bütün hayat hikâyesinin kalbi saklıdır, kaderinin şifresi bu ilk sahnede, gecikmeli gerçekleşen doğumunda gizlidir. Nasıl annesinin karnından vakti geldiğinde ayrılamadıysa daha sonra da hiçbir yerden hiçbir şeyden zamanında ayrılmasını bilmeyecekti. Sıcak su musluğunun, kış yağmurunun, komşu kadının halı silkelediği balkonun altından; yaya geçidinin, yürüyen merdivenin, tren raylarının üstünden, çatapat patlatan oğlanların, hasta sokak köpeklerinin, can çekişen kedilerin yanından. Son olarak da yangından. Musa ayrılmayı bilmiyordu. Oysa hayatta kalmanın koşulu doğru zamanda ayrılmasını bilmektir. Önce anne karnından ve sonra da sırasıyla her şeyden.

Tuğba Doğan’ın ilk romanı Musa’nın Uykusu, güncel bir hikâyeyi masalsı bir dil ile sinematografik anlatımı harmanlayarak aktaran, kurgusu sağlam yapısıyla okuruna dinlemeye değer bir sonat sunuyor. Hakikatin dile gelmesi meselesini yazının açmazında usulca kurcalayan Musa’nın Uykusu hem naif hem ağırbaşlı, hem tekil hem çift ruhlu bir hipnoz seansı.

Birinci Bölüm

Musa evime geleli altı gün oldu. Yangının üzerinden on gün geçti. Er ya da geç hayatım dediğim şeyin bir acayip olay­lar örgüsüyle dağılacağını seziyordum ama yine de bunun bu şekilde olacağını tahmin edemezdim. Zaman duruyor, o dururken benim şimdiye kadar kurduğum ne varsa par­ça parça çözülüyor, geriye dönemiyorum, olan biteni tersine çevirmek için hiçbir şey yapamıyorum. Ne kadar uzağa ka­çarsam kaçayım gelip beni buldu işte. Tam karşımda yatıyor. Ya da oturuyor mu demeliyim. Yatmakla oturmak arasında tuhaf bir pozisyonda duruyor. Hastanedekiler ancak bu şe­kilde rahat edebileceğini –gerçi rahatlık onun durumundaki biri için pek doğru kelime sayılmaz ama– söylediler. Hareket edemediği için vücudunda bir süre sonra ister istemez oluşa­cak yaraları önlemek amacıyla tasarlanmış plastik bir yatakta yatıyor. Beyaz şişme yatak birbirine tutturulmuş yüzlerce un kurabiyesinden oluşuyor gibi neredeyse komik bir görüntü­ye sahip. Hastaneden çıkacağı gün borcunu henüz ödediğim kredi kartımla aldım. Bütün limitin dolduğunu söylemeye gerek yoktur herhalde. Çünkü bu işlerin pahalıya patladığını herkes bilir. Konu sağlık olunca insanın nasıl bonkörleştiğini oldukça iyi bilen sistemin diğer adıdır kapitalizm.
Bugün günlerden Cumartesi. Yedinci gün. İşe gitmiyo­rum. Evden çıkmıyorum. Burada Musa’yla oturmuş on gün önce birdenbire duruveren hayatımın bildiğim akışını geri getirecek bir ses, bir hareket, dış dünyadan beni çağıracak bir şeyin gerçekleşmesini bekliyorum. Gelmiyor.
Eve Musa’dan önce yatak geldi. Yatağı getirdiklerinde he­men çalışma masasının karşısındaki koltuğu içeri taşıdılar; en uygun yer orasıymış, hem hastanın canı sıkılırsa pencereden dışarıyı da izleyebilirmiş, insanlara onlardan beklenmediği halde düşünceli oldukları durumlar için de fazla mesai öden­meli. Yatağı kurup gittiler. Odanın görüntüsü bir anda ebedi­yete kadar değişti. Çalışma masası, kalk git hâlâ vakit varken kendine başka bir hayat kur diye mırıldanan rahatsız bir san­dalye, iki yıl önce bir gece kendi ellerimle nefti yeşile boyadı­ğım iki kitaplık, bordo-kahve-turuncu-bej bir keçe halı ve biri gelip ayıklayıp atsa da kurtulsam bir kâğıt yığınının durduğu iki ahşap sehpa ile çok az hayatiyetten mürekkep odanın orta yerine bir uzay üssünden, genetik araştırmalar yapılan bir laboratuvardan, fazlasıyla bilimkurgu bir gelecek zamandan düşmüş bembeyaz bir plastik yatak. Neden bu evde ne kadar temizlik yapılırsa yapılsın belli olmuyor dediklerini nihayet anladım, temizliğin görünebilmesi için etrafına ısı değil ama ışık saçan gerçekten beyaz ve yeni, tercihen plastik nesnelere ihtiyaç var.



Benzer Kitaplar