Kendi Evrimimizi Yönetmek

Kendi Evrimimizi Yönetmek

Otizm, astım, obezite ve alerji gibi durumların görülme oranları neden daha önce hiç olmadığı kadar hızla yükseliyor? Neden insanlar daha uzun süre yaşıyor, daha akıllı hale geliyor ve çok daha az sayıda çocuk sa­hibi oluyorlar? Yaşam tarzımız doğmamış çocuklarımızı ve torunlarımızı nasıl etkileyebilir? Darwin bugün yaşasaydı, bu yeni dünyayı nasıl açıklar­dı? İnsan yavruları en sonunda farklı bir ya da birkaç türe dönüşebilir mi?

Gelecekbilimci Juan Enriquez ve bilim insanı Steve Gullans ortak kitap­ları “Kendi Evrimimizi Yönetmek”te bazen bilinçli bazen bilinçsiz bir şe­kilde evrimin yönünü nasıl değiştirdiğimize dair keyifli ve ilgi çekici bir zihinsel tura rehberlik ediyorlar.

“Darwin sonrası modern dünyada işlerliğini sürdüren evrimsel kuv­vetler ve genetik kaderimiz üzerindeki kontrolümüze dair tahrik edici ve çarpıcı bir görüş. İnsanlığın pratik zekâsını tam kapasite kullanarak karşısına çıkabilecek zorluklara dayanacağı, hayatta kalacağı ve bun­ların üstesinden geleceği umudunu taşıyan herkesin okuması gereken bir kitap.” Prof. George Q. Daley, Harvard Tıp Fakültesi

“Bu kitap, aynı oranda kışkırtıcı ve ilham verici. Kışkırtıcı çünkü insan kendi türü de dahil olmak üzere gezegendeki bütün hayatı etkileyen etkili bir evrimsel güç haline gelmiştir. İlham verici çünkü beraberinde insanlığın ve evrenin evrimsel yörüngesini çizme kapasitesini de ka­zandırmaktadır. Bu kitabı okuduktan sonra, evrimle ilgili düşünceleri­niz bir daha asla eskisi gibi olmayacak.” Paul Saffo, Teknoloji Uzmanı

“Düşündürücü ve zihin açıcı “Kendi Evrimimizi Yönetmek” nasıl çabala­dığımız, buraya nasıl geldiğimiz ve nasıl değiştiğimize dair sunduğu bü­yüleyici ayrıntılarla eşsiz bir kitap. Enriquez ve Gullans, bizi, en güzel hayallerimize ya da en korkunç kabûslarımıza ulaştıracak bir gözlem ve mantık yoluna taşıyor. Kemerlerinizi bağlayın, bu roket havalanmak üzere.” Martin Blaser, Missing Microbes’un yazarı.

Charles Darwin’i 19. yüzyılda yaşadığı evden bir şekilde çekip çıkardığımızı, sonra modern zamanın ortasında, Londra’daki Trafalgar Meydanı’na şak diye bıraktığımızı hayal edin. Sizce böyle bir durumda ne düşünürdü?

İnsanın kendini değerlendirmekten yoksun olduğu o ilk zorlu aşamayı atlattıktan sonra, türümüzün güçlü ve zayıf yönlerini çözümleyen bu adam gözlem yapmaya başlayacaktır. Her şey nasıl bu kadar temiz ve düzenli olabilir? Tüm o kurum, hayvan pisliği, sefalet, yulaf lapası, pis koku ve rahatsızlıklar nereye gitti? Görünüşe bakılırsa herkes çok iyi besleniyor, hatta gereğinden fazla besleniyor. İnsanlar aynı gibi ama bir yandan da çok farklılar. Bu uzun insanlar da nereden çıktı ve neden birçoğu iri ama güçsüz? Neden bu kadar az çocuk ve bu kadar çok yaşlı insan var? Saçları kırlaşmış insanlar neden bu kadar sağlıklı görünüyor? Yiyeceklerin çeşitliliğini, helal ürün satan arabaları, taco karavanlarını, şnitzel stantlarını ve tekerlekli meyve suyu barlarını görünce hayrete düşerdi. Üstelik “HERHANGİ BİR ALERJİNİZ VARSA, LÜTFEN SERVİS ELEMANINI BİLGİLENDİRİNİZ yazılı levhaları şaşkınlıkla karşılardı. Sonra daha da odaklanarak, incelemeye devam ederdi: Herkes çok temiz görünüyor, üstelik dişleri de yerinde. Çocuklar okuma yazma biliyor ve oyun oynayacak boş vakitleri var... ama yetişkinler neden kısa pantolonlar ve neon ayakkabılar giymiş halde Trafalgar Meydanı’nda koşuşturuyorlar? Neden bazı yaşlı insanların kırışıklıkları yok? Neden birçok çocuk ve yaşlı, solunum aletlerinden derin nefesler çekiyorlar?

Neye bakmanız gerektiğini bildiğinizde, hızlı evrimleşme belirtilerinin dört bir tarafımızı sardığını fark edersiniz. İnsan türü sadece 150 yılda değişti. Dünyamızı ve vücutlarımızı yeniden tasarladık, aynı zamanda daha evcilleşmiş ve daha zeki bir tür haline geldik. Ancak kendi evrimimizin kontrolünü ele geçirmek de insanı hayrete düşürebilir; zira hızlı evrimin belirtileri arasında otizm, alerji ve obezite vakalarında patlamalar ve hiç de olumlu olmayan başka bir sürü değişiklik de bulunuyor.