Galata, Pera, Beyoğlu: Bir Biyografi
ISBN: 978-975-08-3009-9
Tekrar Baskı: 10. Baskı / 04.2024
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 09.2014
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 264 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 10. Baskı / 04.2024 |
Sokak sokak Galata, adım adım Pera, karış karış Beyoğlu… Yüzyıllardır farklı kültürleri-kimlikleri kucaklayan, her gün biraz daha değişip dönüşen ama değerli özünü asla yitirmeyen caddeler, mahalleler, hanlar, geçitler: John Freely ve Brendan Freely’nin kaleminden sıradışı bir “biyografi”…
İstanbul’a dair kitaplar hep tarihi yarımadaya odaklanır. Ama “Galata, Pera, Beyoğlu: Bir Biyografi”, Konstantinopolis yarımadasının karşısındaki Beyoğlu bölgesine yoğunlaşıyor. Bölgenin gelişimini ve sosyal tarihini, Haliç’teki ilk yerleşimlerden Taksim ve çevresindeki son yerleşimlere kadar, sadece mimarisiyle değil, katillerinden mafyasına, fahişelerinden bankerlerine, diplomatlarından sosyetesine kadar, bütün sakinlerini de inceleyerek sokak sokak takip ediyor.
447 yıllarında yazılmış "Notitia urbus Constantinopolitanae" adlı eserde Konstantinapol’ün, aynı Eski Roma gibi, on dört bölgeye ayrıldığı belirtilir. Bu bölgelerin on üçü Theodosios surları içindedir, bir tanesi, Sykai, günümüzdeki adıyla Galata, Roma’da Tiber’in karşı kıyısında yer alan ve bugün Trastevere denilen bölgeye denk şekilde Haliç’in karşı kıyısındadır.
Notitia’ya göre, Regio Sycaena diye bilinen bölgede hepsi surların içinde yer alan 431 ev, bir kilise, bir forum, hamamlar, tiyatro ve liman mevcuttu. İmparator Justinianos 528 yılında tiyatro ve kiliseyi restore ettirerek bölgeye Justiniana ismini verdiyse de, bu isim imparatorun 565 yılındaki ölümünden kısa süre sonra unutulmuştu. İmparator II. Tiberios (s. 578-582), şehre düşman gemileri yaklaştığında Haliç’in ağız kısmına kıyıdan kıyıya zincir uzatarak limanı kapatmak amacıyla Sykai kıyısına bir hisar inşa ettirmişti. Galata Hisarı olarak bilinen bu yapının temelleri Karaköy İskelesi yolcu salonunun karşısındaki Yeraltı Camii’nde halen görülebilir.
Sykai ismi 9. yüzyıla kadar kullanılmış, bu tarihten sonra yerini önce buradaki küçük bir semt, daha sonra da tüm bölge için kullanılan Galata ismine bırakmıştır. Galata isminin nereden geldiği bilinmemektedir, ama Pera oldukça açıktır. Yunanca pera “öte, ilerisi” demektir, ilk başta “Haliç’in ötesi, karşı kıyısı” anlamında kullanılmış, sonra Ortaçağ Galatası ile sınırlanmış ve en sonunda sadece tepedeki üst taraf için kullanılmıştır. Geçen yüzyılda bu eski Yunan isimlerinin yerini Türkçe isimler almış, bir zamanlar Pera olarak bilinen kent merkezini de kapsayan Haliç’in kuzeyindeki bölgenin bütünü Beyoğlu; Haliç ile Boğaz’ın birleştiği kısım Karaköy olmuştur. Yine de Galata ismi, Haliç’in karşı kıyısını eski şehre bağlayan Galata ve Atatürk köprüleri arasındaki kıyı için hâlâ kullanılmaktadır.
Konstantinopolis’i Nisan 1204’te Dördüncü Haçlı Seferi’ne katılan Latinler ve Venedik donanması ele geçirmiş, fethedilen Bizans İmparatorluğu topraklarında Rumanya İmparatorluğu kurulmuştur. Konstantinopolis’ten kaçan Rumlar sürgünde, kuzeybatı Anadolu’da başkenti İznik ve Pontus’ta başkenti Trabzon olan küçük imparatorluklar kurmuşlardır. İznik’te 1259’da tahtı ele geçiren İmparator VIII. Mihail Paleologos 15 Ağustos 1261’de Konstantinopolis’i Latinlerden geri alarak Bizans İmparatorluğu’nu eski başkentinde yeniden tesis etmiştir.
Cenevizliler 1261 baharında Nimfayon Anlaşması’nı imzalayarak İznik Bizansları ile ittifak kurmuşlar, bu anlaşmayla Galata “büyük ve kutsal İmparator’un emriyle muzaffer Cenevizlilere verilmiştir.” Cenevizliler Galata’yı, her yıl Cenova senatosu tarafından atanan kendi valisi, podesta’sı bulunan yarı bağımsız bir koloni olarak yönettiler. Podesta ve konsülü, Podestat denen, Palazzo del Commune diye bilinen binada toplanırlardı. Yasak olmasına rağmen, Cenevizliler 14. yüzyılda bölgeyi surlarla çevirmeye başladılar ve 15. yüzyılın ortalarına kadar alanı ve surları genişletmeye devam ettiler.
1304’te surlarla çevrilmiş ilk alan, şimdi Haliç’te iki köprünün arasında kalan uzun ve dar dikdörtgen bölgeydi. Sonrasında Cenevizliler kendilerini daha iyi savunabilmek için Haliç’in üst tarafındaki tepelere yaptıkları duvarlarla buna bir üçgen eklediler; en üst noktasına da yapımı 1348’de tamamlanan, “İsa’nın Kulesi” olarak bilinen ve zamanla Galata Kulesi diye anılan yapıyı diktiler. Daha sonra 1387 ve 1397’de kulenin kuzeybatısındaki alanı surlarla çevirdiler ve son olarak 1446’da tepenin Boğaz’a doğru inen doğu eğimini de kapattılar. Böylece son savunma sistemi, dış surunun kenarında derin bir hendek bulunan, duvarlarla çevrelenmiş beş alandan oluşuyordu. Bunların sadece üçü şehrin –1422’de Buondelmonti’nin çizdiği– halen mevcut ilk haritasında görülebilmektedir, ancak Vavasore’nin 1530 tarihli gravüründe beşi de belirgindir. Bunların her ikisi de kulenin bir tarafından Haliç’e, diğer tarafından Boğaz’a inen dış surları ve surların en tepe noktasında, savunma sistemine hâkim Galata Kulesi’ni göstermektedir. Birkaç burç ve bir yaya kapısının parçaları halen mevcut bulunan Ceneviz surlarından Galata güzergâhında bahsedilecektir.