YKY - Yapı Kredi Yayınları
Sepet Ürün bulunmaktadır.
Don Quijote (kutulu, 2 cilt)

Don Quijote (kutulu, 2 cilt)

ISBN: 978-975-363-338-6

Tekrar Baskı: 37. Baskı / 04.2024

YKY'de İlk Baskı Tarihi: 04.1996

400.00 TL ve üzeri alışverişlerinizde kargo ücretsiz.

YKY İnternet Satış Fiyatı
450.00 TL    Etiket Fiyatı : 600.00 TL
-+

Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.

Genel BilgilerTadımlık
Orijinal Adı: Don Quijote
Sayfa Sayısı: 912
Boyut: 13.5 x 21 cm
Tekrar Baskı: 37. Baskı / 04.2024

124 Kısım Tekmili Birden “Don Quijote” Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi’nin yeni kitabı, İspanyol yazar Cervantes’in ünlü romanı Don Quijote, tam adıyla La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote. Kitabın sunuş yazısını yazan Prof. Jale Parla’nın sözleriyle: “Birinci kısmının basıldığı 1605 yılından beri en çok okunan, en çok sevilen, en çok yorumlanan ve yeniden en çok yazılan La Mancha’lı Şövalye Don Quijote ve silahtarı Sancho Panza’nın serüvenleri”, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ilgiyle karşılanmış, ancak dilimize daha çok İngilizce ve Fransızca gibi ikinci dillerde çocuklar için hazırlanmış baskılarından yapılan çevirileriyle girmişti. Yine de, ancak bir iki tane ve ikinci dillerden de olsa, tam metin çevirileri de yapıldı. Şimdi ise, Jale Parla’nın yerinde saptamalarıyla: “Shakespeare’le birlikte belki de ilk kez modern okuru düşleyen” ve sadece “şövalye romanları”nın değil, “Rönesans’ta kullanılan bütün (yazınsal) türlerin otoritesini dyıkan” bu önce yazarın belki postmodern anlatıyı bile nerdeyse dört yüzyıl önceden haber veren bu öncü romanı ilk kez tam anlamıyla Türkçeye kazandırılmış oluyor. La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote, Roza Hakmen’in İspanyolca aslından yaptığı tam metin çeviriyle ve Ahmet Güntan’ın şiir çevirileriyle nihayet dilimizde.

La Mancha'nın, adını hatırlamadığım bir köyünde, fazla uzun zaman önce sayılmaz, evde mızrağı, eski deri kalkanı asılı asilzadelerden biri yaşardı; cılız bir beygiri, bir de tazısı vardı. İçinde koyundan ziyade sığır kaynayan çorba, çoğu gece yenen kıyma, cumartesileri yenen omlet, cuma yemeği mercimek ve bazı pazarlar fazladan yenen bir güvercin, gelirinin dörtte üçünü tüketirdi. Geri kalanı, bayramlık parlak siyah kumaştan ceket, kadife pantolon ve kadife ayakkabıya giderdi; hafta içinde sağlam kumaştan boz renkli giysilerini kuşanırdı. Evinde, kırkını aşkın bir kâhya kadın, henüz yirmisine basmamış bir kız olan yeğeni, bir de atını eyerleyen, ağaçları budayan, hem çiftlik, hem ev işlerine bakan bir delikanlı vardı. Asilzademizin yaşı, elliye yakındı; sağlam, zayıf yapılı, ince yüzlü, sabahları erkenden kalkan, ava düşkün bir adamdı. Soyadının Quijada ya da Quesada olduğu söylenir; yazarlar arasında bu konuda farklı görüşler bulunmaktaysa da, güvenilir kaynaklardan, soyadının Quejana olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, hikâyemizde bunun pek önemi yok; önemli olan, hakikatten bir nebze olsun ayrılmamak. Şunu söylemek gerekir ki, sözünü ettiğimiz asilzade, boş zamanlarında (yani yılın büyük bölümünde) şövalye romansları okumaya o kadar merak saldı ki, avlanmayı ve çiftliğini yönetmeyi neredeyse tamamen unuttu. Merakı ve bu konudaki aşırılığı öyle bir noktaya vardı ki, dönümlerce arazi satıp, okumak üzere şövalyelikle ilgili kitaplar aldı; bu konuda ne kadar kitap varsa evine yığdı. Hiçbirini, ünlü Feliciano de Silva'nın kitapları kadar beğenmiyordu; çünkü onun o parlak üslûbu, karmaşık cümleleri birer inciydi; hele sık sık karşısına çıkan iltifat ve düelloya davet mektupları: Uğradığım haksızlıklar beni öylesine hâk ile yeksân ediyor ki, hakkım olarak güzelliğinizden yakınıyorum. İlâhî varlığınızı yıldızlarla güçlendiren ve yüceliğinizle haketmiş olduğunuz hakları size kazandıran yüce ilâhlar... Zavallı asilzade, bu cümlelerle aklını sıçratıyor, sırf bu iş için dirilecek olsa, Aristoteles'in bile kavrayamayacağı anlamlarını çözebilmek için uykularından oluyordu. Don Belianis'in başkalarında, başkalarının da Don Belianis'te açtığı yaralar, kafasını kurcalıyordu; her ne kadar büyük hekimler tarafından tedavi edilse de, hem yüzünün, hem bütün vücudunun yara izleriyle kaplı olacağını düşünüyordu. Buna rağmen, yazarın kitabı, o bitmez serüvenin devam edeceğini vaat ederek bitirmesine hayrandı; birçok defa, eline kalemi alıp vaat edildiği şekilde tamamlamak geldi içinden. Daha önemli bazı düşünceler sürekli kendisine engel olmasa, şüphesiz bunu yapar, hattâ becerirdi de. Sigüenza yüksek okulu mezunu olan köyün rahibiyle, İngiliz Palmerín'in mi, yoksa Galya'lı Amadis'in mi daha iyi bir şövalye olduğu konusunda birçok kez tartışmıştı. Ama köy berberi Üstat Nicolás hiçbirinin, Güneş Şövalyesine ulaşamayacağını, onunla bir tek, Galya'lı Amadis'in kardeşi Don Galaor'un karşılaştırılabileceğini söylüyordu; çünkü her duruma uyabilen bir yaradılışı vardı, ağabeyi gibi yapmacıklı ve sulugöz de değildi, üstelik yiğitlikte ondan aşağı kalmazdı...



Benzer Kitaplar