Çalıcı Mehterler
Yazar: Mehmet Ali Sanlıkol
Kategori: Sanat
ISBN: 978-975-08-2076-2
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 10.2011
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 128 |
Boyut | : 16.5 x 24 cm |
Son otuz yıl içerisinde mehter müziğine dâir yapılmış yayınların çoğu 50’li 60’lı yıllardaki yayınları tekrar etmiştir. Bundan dolayı dünyadaki en uzun ömürlü imparatorluklardan birinin belki de en mühim teşkilâtı olan Osmanlı Mehterhanesi, hâlen en az çalışılmış konulardan biridir. Evliyâ Çelebi’nin çalıcı mehterler şeklinde hitap ettiği müzisyenler bu teşkilâtın sadece bir parçasını teşkil etmişlerdir. 20. yüzyılda problemli bir yeniden yapılanma dönemi yaşamış tek mehterler ise çalıcı mehterlerdir.
Mehmet Ali Sanlıkol buradaki ayrıntılı incelemesinde çalıcı mehterler hakkındaki çeşitli kaynakları Osmanlı İmparatorluğunun geniş kültürel dünyasının içerisinde değerlendirip çalıcı mehterlere dâir yeni birtakım görüşler sunarken bu kitabın ve kitaba eşlik eden CD’nin Osmanlı/Türk müziğinde yeni arayışlar içinde olan müzisyenlere de bir ilham kaynağı olmasını hedeflemektedir.
c. MÜZİSYENLERİN MEHTERHANEYE DAHİL OLMALARI:
Nevbethaneden Mehterhaneye
Mehterhanenin kuruluşuna kadar çalıcı mehterlerin seleflerinin bağlı olduğu teşkilât Nevbethane idi. Birçok tarihi belge, Nevbethane kelimesinin Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve öncesinde (15. yüzyılın sonları ile 16. yüzyılın başlarına kadar) yaygın bir biçimde müzisyenlerin resmi Mehterhanesine benzer bir teşkilâta istinaden kullanıldığını doğrular. Nitekim, II. Mehmed’in sadece müzisyenlere mahsus bir Nevbethane inşâ ettirmesini bu duruma misâl olarak verebiliriz. Müzisyenlerin mehter kelimesi ile anılmalarının ise II. Mehmed’den yaklaşık yüz sene kadar sonra başladığını görüyoruz. Lâkin, müzisyenlerin mehter olmalarından sonra bile nevbet kelimesinin “mehter nevbet vurdu” gibi çeşitli kullanımlarının mehter müziği icralarına dâir tasvirlerde devam ettiğini biliyoruz. Dolayısıyla, nevbet kelimesinin kullanımının asla bitmeyip çalıcı mehterlerin geleneğinde önemli bir yere sahip olmaya devam ettiğini söyleyebiliriz.
Mademki nevbet kelimesi çok uzun bir süre çalıcı mehterlerin geleneğinin gayet mühim bir parçası idi, niçin bu müzisyenler teşkilâtı Nevbethane adı altında devam etmedi? Ne zaman, ne gibi bir biçimde ve neden Nevbethaneden Mehterhaneye bu geçiş yaşandı? Ve bu geçiş neyi temsil etmektedir?
Aşıkpaşazade (1393?-1485?) gibi bir grup Osmanlı tarihçisi, 1289 senesinde Anadolu Selçuklu hükümdarı Sultan Alaaddin’in Osman Gazi’ye primitif bir mehter topluluğu gönderdiğinden bahsedip Osman Gazi’nin bu topluluğun müzik icrasına başladığını işitince Sultan Alaaddin’i onore etmek üzere icranın sonuna kadar ayakta durduğunu yazar. Bu mit genelde Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu olarak anılır. Dolayısıyla, Osmanlı tarihinde bir mehter topluluğuna atıfta bulunan ilk vakanın aynı zamanda Osmanlı devletinin de kuruluş hikayesinin bir parçası olduğunu idrâk etmek mühimdir. Fakat, bu icra doğrudan bir devletin kudretiyle ilişkili olduğu için tüm mehter performanslarının da bu karakteristiği taşıdığını düşünmek hatalı olur. Nitekim, 16. yüzyıldan itibaren çalıcı mehterlerin dünyasında devleti temsil eden resmi mehter toplulukları ile daha çok eğlence amaçlı müzik icra eden gayrı resmi mehter toplulukları arasında ciddi bir ayırım mevcuttu. Benim araştırmalarıma göre, bu ayırım husule gelmeden önce bunu farklı bir biçimde ele alan bir dönem vardı. Kanaatimce, daha sonraki döneme ait olan müzisyenlerin resmi Mehterhanesinin bu önceki dönem esnasında yerini tutan teşkilât Nevbethane idi. Nevbethaneden Mehterhaneye yaşanan geçiş ile yukarıda bahsetmiş olduğum resmi ve gayrı resmi mevhumların temsilinin değişimi arasında büyük ihtimalle bir bağ vardı.