Bütün Yort Savul’lar! 1954-1997
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 264 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 18. Baskı / 11.2022 |
Kınar Hanımın Denizleri’nden Son Şiirler’e Dek Bütün Yort Savul’lar!
Cumhuriyet şiirinin ‘etikçi’ şairi Ece Ayhan’ın Bütün Yort Savul’lar!ının genişletilmiş ikinci baskısı Yapı Kredi Yayınları şiir dizisinden çıktı.
Bütün Yort Savullar!’ın bu baskısında, şairin 1993 yılında yine Yapı Kredi Yayınları arasından çıkmış olan Son Şiirler’i, Yeditepe arşivinde bulunan sekiz şiiri ve Öküz dergisinde yayımladığı iki şiiri de bulunuyor.
“Ne türden olursa olsun, gerçek şiirin, çağdaş toplumlarda, öyle “ayrılmış” bir yeri filan yoktur, söylenenlerin, yalanla başlayıp yalanla bittiği dillere destan olmuş bütün bayram demeçlerinin aksine.
Eh, toplumdan topluma göre değişebilir biraz bu, kötülüğün koyuluğundan iyiliğin açıklığına kadar, iyilik de olanaksızlığın iyiliğidir. Kimi cemiyetlerde hapisanelerdedir şiir. Kimi sosyetelerde tımarhanelerde teşhir olunur. Kimi kanunlarda sürgüne gönderilir. Kimi toplumlarda sivil ölüm takılır peşine. En açık renklisinde, bir gündem eline verilerek yazlığa yollanır, giderleri karşılanmıştır. (…)” Bizim onun şiiri hakkında bir şey söylememize gerek olmasın, o, şiir hakkında bunları düşünür…
“Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?” diye sormuştu bir zaman … Bulur muyuz bunu bilmem!..
BEL KANTO
Gül gibi çocukları
gelmemiş sabahtan okula
bütün o külüstür karıları
çamaşır sermemiş bahçelere
ilk tramvay işçileri grevi kalıpçıda
üç recep salılarda bir ikinci meşrutiyet
böğürtlen lekeli bir güvercin
uçururlarken görürseniz
galata’dan
leğen denizlere doğru.
1956
BEYAZ RUS KADIN
Üç masa ötede bafra içen bir tanrı
bacak bacak üstüne atmış
penceresinde bir şehir şehirde bir sokak
Sokakta bir beyaz rus kadın
iskemleler arkasından koşar
beyaz rus kadın kaçar
Bir tiren şimdiler
bankadaki işini bitirmiş pantolonunu giymekte
sen bir devsin ne diye bu evde oturursun
ne diyeee
bozdurup bozdurup kullanırsın
Ne diye elişinden bir tanrıyı
Sigara içen parmaklarıyla
seninki hâlâ penceresinde
beyaz rus kadın kaçar.
1955
VEDHA’LARDAN BİRİNDE
I-Kumarcı Musa
Vedha’lardan birinde Musa kumar oynuyor
Peygamberlik bir meslek oldu
Bozuk radyo ne demişti ağustosta
(Ben karımın fotoğrafını isterim sizden)
Dördüncü duvarda ben bulunuyordum
Vedha’lardan birinde bir küçük tanrı
Küçük işler için
(Ben görmemiş olayım)
Nasılsa tanımadığım bir toprakta öleceğim
Burada sakal uzatıp
Taranmış saçlarıyla
(Siz kendinizin kaçıncı peygamber olduğunu sanıyorsunuz)
Hangi rejim için
(O kadar çabuk değişiyorlar ki)
Birinci katları dinamitlenmiş evlere benzer yıkılıveririz
Sokak başlarında görür ve fotoğraflarını çekeriz
(Vedha sana ne dedi)
(Dedi ki)
II- Amatörler ve Profesyoneller
(Kaçıncı Vedha’da vardı bu)
Bir ay vardı
Ay çıkınca gitmeliydim oysa
Gidin unutun diyorlardı
Vrangel’in orduları bile unutuldu masaların başında
Viski bize bir profesyonel orospu kadar pahalı geliyor
Sokakta şapkalarımı çıkarıp selam veriyordum
(Numarasını bilmediğim Vedha’lardan birinde)
Artık kendilerini bir eşya ile karıştırmaya başlayan orospular
Çok iğreti duruyorlardı düşecek gibi oluyordum
Bunlar da bizim Vedha’larımız
Vedha belki hiç doğmamıştı
Ne denebilir belki hiç doğmamıştı
III- Got’lar ve Genç Vedha
Bir Got sürüsü için
Genç Vedha anlamsız bir Vedha’ydı
Vizigot Kralı Alerik — takma adıyla — Ayıların ayısı tütün sarar
(Çağının en kötü tütün saran kralı)
Ben sakal bırakmıştım göze batmıyor
Gel benim korkum gel çok korkmak istiyorum
Vedha! Seni sevmeye başladığımız zaman öldün
Ne denebilir seni sevmeye başladığımız zaman öldün
IV- Duba’dan Laternacı
Hiç bakmasa bu kadar dikkatli
Laternacı geçiyor azınlıklardan arta kalanı
Çaldığı havayı ne tanır ne sever benim gibi
Adamlar geldi denizden ölmüş
Kimin şansı yoksa bırakmış ellerini dubadan
İşe yaramayanların felsefesi bunlar
Bir uşak üçüncü katın balkonundan aşağı attı kendini
(Çocukluğumu saklasaydım benim de ellerim olurdu dubada)
V- Ayşe Dolley’in Bulunmadığı Bölge
Kim bu adamlar ayakları üzerinde duruyorlar
Başlangıçta dinleniyorlardı
Sonraları hiç yorulmadılar
(Vedha çok gençti)
Deniz tuzu kokan saçlarını yıka sararıyorlar
Bir takım unutulmuş yüzler gibi
Sigara içiyorlar çok ve ölümü kullanıyorlar
Artık onları ben bile tanımıyorum
Romanyalı pembe gözlü şeytan
—Yahudi soyundandır biraz—
Harita bilmeyen bir Vedha’yı
Bir ağacı yakıp içer gibi öpüyordu
Eski takvimleri seve seve kullanır
Ben ikinci gözümü bir kurşunla değiştim
Ne denebilir benim gözüm maviydi
VI- Vedha Vedha Vedha
Denizden uzaklaşmaksızın birbuçuk ama değişen birbuçuk
İnançlarını nerede bırakmıştın sen
Aradığın şehirleri taşıdı trenler
Pabucumun bir teki ırmağa düşmüştü
Göğün ta kendisi o zaman geldi
Gel biz gidelim buralardan yalınayak (Vedha’m gitmiş)
Vedha Vedha Vedha ne diyordu (diyordu ki).
1955
SENTEZ
Şu taşbasması
İşkence Usülleri kitabı
Nerede basma iş
Babil’de
Babil’de bir çocuk demek
Bizi kullanıp kullanıp duruyormuş
Ama biz bu değiliz ki
Daha ilk sayfalarda
Karşımıza çıkıveriyor
Başkasının gözleri
Başkasının ağızları dudakları
Babil’de basılmış
Birer birer açılan
Hayatımıza.
1954
ANAHTARLAR
Çünkü kapıları
Götürüyorlar (öyle yanlış ki)
Cam kırıkları üzerinde
Üzerinde mi üzerinde üzerinde
Gülüyor ve
Gülen artık çingene değildir
Değil mi değil değil
Bilmem şu uzakta odaların
Pancurlarını açmışlar
Açmışlar mı açmışlar açmışlar
Denize karşı
(deniz yoktur ya)
İçerdekiler içerlerde
Dışardakiler dışarlarda kalmışlar
Kalmışlar mı kalmışlar kalmışlar
Anahtarları çalan bir çingenedir
Bir çingene mi bir çingene bir çingene.
1954
İSKAMBİL
Senin yıldızın
toprağın altında kalmış
yirmi yaşında basamakları
alfabe gibi sayıyorsun
Senin geride bıraktığın
ölünmüş bir hayat
kuzey ormanlarında
vebalı bir kadın gömdük
(hiçbir şey bu kadar üşütemem ben!)
Senin niçin dua ettiğini
unuttuğun gibi sonradan
bir peygamber de yalnız kalmaktan korkuyor
üçlü bir iskambil oyununda mesele
ama şimdi
adam öldü.
1954