Binbir Gece Masalları 1/2
Kategori: Edebiyat
Çeviren: Âlim Şerif Onaran
ISBN: 978-975-08-0319-1
Tekrar Baskı: 18. Baskı / 10.2023
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 05.2001
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Orijinal Adı | : Elf leyle ve leyle |
Sayfa Sayısı | : 400 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 18. Baskı / 10.2023 |
Yüzlerce yıl boyunca, Çin’den Kuzey Afrika’ya uzanan ve Çin, Çin Hindi, Hindistan, İran, Irak, Türkiye, Suriye ve Mısır’ı kapsayan bir alanda anlatılan Binbir Gece Masalları, ilk kez Antoine Galland tarafından düzenlenip Fransızcaya çevrilerek (1704-17, 12 cilt) dünyaya tanıtıldı. Bugüne kadar bellibaşlı bütün dillere çevrilen bu masallar, Galland’dan çok daha öncesinden başlayarak, edebiyattan müziğe, sinemadan baleye kadar bütün alanlarda pek çok sanatçıyı derinliğine etkiledi, defalarca işlendi, yeniden yorumlandı, taklit edildi. Binbir Gece Masalları, sadece insanların düşgücünü ateşlemekle kalmadı; bilinen en eski örneğini oluşturduğu “çerçeve öykü” tekniğiyle de, hem geçmişte hem de günümüzde, dünya edebiyatını en çok etkileyen kitapların başındaki yerini korudu. Alim Şerif Onaran (1921-2000), Binbir Gece Masalları’nı ilk kez tam metin halinde dilimize kazandırdı. Orhan Pamuk, gözden geçirilmiş bu yeni basım için bir sunuş yazdı. Size kalan sadece “Açıl susam açıl!” demek…
Üç Konu Üstüne Deyişler
Ve Nüzhet, perde ardından demiş ki:
Ey yiğit emir, sana ilkin birinci konu olarak Davranış Sanatı’ndan söz edeceğim.
Bil ki yaşamın bir ereği vardır ve yaşamın ereği ateşin gelişmesidir.
Ve de başlıca ateş, inançtaki güzel tutkudur.
Ancak bu ereğe ateşli ve tutkulu bir yaşamla ulaşılır. Ve tutkulu yaşam, insanlığın dört büyük yolundan herhangi biri tutularak gerçekleştirilir ve yaşanır, bunlar da: yönetim, ticaret, ziraat ve zenaatlardır.
Yönetim ele alınınca; bu iş için, yani dünyayı yönetmek için nadir kişiler işbaşına çağrılır. Bunlar siyasal bilimle derinlemesine donanmış, mükemmel bir zekâya ve dört başı mamur bir ustalığa sahip olmalıdır. Ve herhangi bir durumda, öfkeye kapılmamalı, ama sonu Yüce Tanrı’ya ulaşan yüksek bir maksada göre yönetim sağlamalıdırlar. Davranışlarını bu maksada uygun olarak düzenlerlerse, insanlar arasında adalet hüküm sürer ve yeryüzünden uyumsuzluk kalkar. Fakat çoğunlukla, ancak kendi eğilimlerini izlerler ve onarılmaz hatalara düşerler. Çünkü bir yönetici tarafsız ve haksever oldukça ve kudretlilerin zayıfları ve küçükleri ezmesini önledikçe yararlı olur; yoksa gereksizdir.
Zaten Farisilerin üçüncü şahı Sasani hanedanından Ardeşir, şu sözleri söylemiştir: “İnanç bir hazine, yetki de onun muhafızıdır.”
Ve barış ve dua üzerine olası Peygamberimiz de “Dünyayı iki şey yönetir; bunlar doğruluk ve saflık içinde yürütülürse, dünya işleri iyi gider; çürümüşlük ve kötülük içinde yürütülürse, dünya da çürümüşlüğe düşer. Bunlar da; yetki ve bilimdir!” demiştir.
Ve bilge kişi: “Hükümdar, inancın, kutsal olan her şeyin, hukukun ve uyrukların koruyucusu olmalıdır” der. Ama her şeyden önce, kalem tutanlar ile kılıç tutanlar arasında uyumu sürdürmeyi gözetmelidir. Çünkü kalem tutanlardan mahrum olan kimsenin ayağı kayar ve doğrulduğunda kendini kambur bulur!
Büyük bir fatih olan Şah Ardeşir de, imparatorluğunu dört bölgeye ayırmış ve parmaklarına taktığı dört yüzük üzerine dört mühür kazdırmış ve her bir mühür dört bölgeden birine aitmiş. İlk mühür deniz bölgelerinin yüzüğü üzerinde imiş ve diğerleri de böylece sıralanıyormuş. Ve ülkesinin her yanında düzeni sağlamak için böyle yapılmışlarmış. Onun bu yöntemi İslam Çağı’na kadar böylece sürmüş.
Ve Farisi şahı Büyük Keyhüsrev, ordularından birinin başında bulunan oğluna şöyle bir mektup yazmış: “Ey oğlum…“