Romanlar 2 – Yeşil Elmalar
Yazar: Nâzım Hikmet
ISBN: 978-975-08-0445-7
Tekrar Baskı: 14. Baskı / 06.2023
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 07.2002
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 272 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 14. Baskı / 06.2023 |
Serinin üç romanı Kan Konuşmaz, Yeşil Elmalar (ve içinde Yaşamak Hakkı,) ve Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim, Nazım Hikmet’in çeşitli dönemlerdeki roman çalışmalarını oluşturuyor. Bunlardan özellikle sonuncusunda, otobiyografik yanlar da kendini gösteriyor. Nazım Hikmet, kuşkusuz şiirleriyle öne çıkan bir yazar, ancak dönemindeki edebiyata da ilgi göstermiş ve yeni açılımlar getirmiş bir yazar. Romanları da bu bağlamda, edebiyatımızda önemli bir yer tutuyor. Okurlar içinse hiç kuşkusuz akıcılığı, kurgusu ve olay örgüsü ile okunmaya değer başyapıtlar.
Ayşe'den Gelen Mektup
Halit Cemil odasına girdiği vakit, dışarda akşam oluyordu. Odanın içi alacakaranlık. Eşyalar mavi renkli bir camın arkasındaymışlar gibi görünüyorlar.
Halit Cemil içeri girerken ardına kadar açık bıraktığı oda kapısını kapamaya gitti. Kapıyı kapadı ve orada yerde bir mektup zarfı ilişti gözüne. Bunu birisi kapının altından odaya atmış olacak.
Eğildi. Mektubu aldı. Zarfın üstünde iki kelime var. "Halit Cemil'e"...
Halit Cemil kendi isminin bu kadar ince, güzel ve acayip bir yazıyla yazılışını ilk defa görüyor.
Lambayı yakmak istemedi. Pencerenin önüne gitti. Zarfı açtı. İstanbul akşamlarının boyalı alacakaranlığında mektubu okumaya başladı :
"Cemil,
"Sana yazdıklarımı belki büyük bir güçlükle anlayacaksın, fakat ne kadar güç olursa olsun, anladıktan sonra inanmanı isterim...
"Halit,
"Sana bu satırları, neden ve nasıl yazdığımı da bilemiyorum. Kulağıma fısıldıyorlar bu sözleri. Arkamda boylu boyunca durmuş simsiyah bir gölge var. 'Nasıl olsa hep öleceksiniz,' diyor bana. Ve onun eli boğazıma sarılmadan önce söyleyeceklerimi söylemeliyim. Çünkü biliyorum ki, Cemil, belki bir saat sonra konuşamaz, duyamaz, ağlayamaz olacağım.
"İnsanlar benim güzel olduğumu o kadar çok tekrarladılar ki, ben de buna inanmaya başladım. Fakat hiçbir insan bir defa olsun bana : 'Ne kadar mesutsun!' demedi. Güzellikle saadet bir arada bulunamaz, diye bir beylik söz vardır. Bu ukalalık benim şahsımda bir hakikat olmuş.
"İşte bunun içindir ki, senin yatağında, senin yanı başına uzandığım, senin olduğum zaman bile senin değildim.
"Sana çok fenalık ettim, Cemil! Şimdi de bu satırları okurken ıstırap duyuyorsun. Fakat ne yapayım? Elimde değil.
"Büyük bir telaş ve heyecan içindeyim sanma! Hiçbir vakit bu kadar durgun, böyle soğukkanlı olmadım. Çünkü ne yapacağımı, ne yapmak lazım geldiğini çok iyi biliyorum. Fakat eskiden, şimdi çok geride kalan günlerde dehşetli ıstırap çektim. Hiçbir insanın benim kadar acı duyduğunu sanmıyorum.
"Cemil, ben çocukken en sevgili oyunum, bir tasta sabunu köpürtüp havalara ışıltılı, renk renk sabun köpüğü yuvarlakları uçurtmaktı. Fakat her seferinde bu yavarlakların en biçimsizleri tavana kadar yükselirlerken, en büyüğü, en pırıltılısı, en güzeli yarı yolda hepsinden önce sönüverirdi. Ve ben ağlardım... Şimdi de öyle. Şimdi de en ışıltılı, en renkli, en güzel yuvarlağım hepsinden önce yarı yolda sönüverdiği için ağlamak ihtiyacı var içimde.
" 'Karım ol, Ayşe!' diye fısıldadındı. Ben bu fısıltıyı yüreğimde götürüyorum. Öyle şaşırdım ki yolumu. Sen kimsin, bilmiyorum. Seni sevebilirdim. Fakat... Bu fakatın sonunu anlıyorsun, değil mi? Şimdi hiç olmazsa bir tek insanın kendisini bir an olsun bahtiyar ettiğimi hatırlamasını istiyorum. Anlıyor musun, Cemil?
"Bu mektubumu kimseye gösterme, hele Nuri'nin haberi olmasın! Söz veriyorsun, değil mi?
"Allahaısmarladık Halit Cemil. Beni, bir ölü, bir eski sevgili gibi düşün istersen. Allahaısmarladık.
Ayşe"
Halit Cemil son satırları okuduğu vakit, dışarda akşamın alacalığı iyiden iyiye kararmıştı. Oda boş, oda koyu bir gölge yığınıdır...
Halit Cemil bu boş, koyu bir gölge yığını olan odanın içinde bir hayalet gibi tek başına...