İstanbul’un Kuytu Köşeleri
Yazar: Aydın Boysan
ISBN: 978-975-08-0571-2
Tekrar Baskı: 20. Baskı / 05.2023
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 03.2003
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 224 |
Boyut | : 13.5 x 21 |
Tekrar Baskı | : 20. Baskı / 05.2023 |
“İstanbul, nüfusu 50 yılda 20 misline patlayan bir dünya şehri. Tarihte bu büyümenin benzeri görülmemiş. Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluğu sentezinden, Anadolu kasabaları çeşitlemesine dönmüş… Gökdelenleri ve Boğaziçi köprülerini takıp takıştırmaktan vazgeçmeden… Şehirler toplumların aynası. Yine de güzellikleri ve sihri yok edilemeyen Karadeniz-Marmara ve Boğaziçi doğa biçimlenmeleri hazine değerinde bir yaşama mozaiği seyrettiriyor.” İstanbul’un Kuytu Köşeleri ile Narlıkapı’dan Yeşilköy’e, Boğaziçi kıyılarını da dolaşarak/okuyarak ‘tarih içinde’ bir şehir turu yapma fırsatı bulacaksınız. Her kuytu köşede Aydın Boysan’ın vazgeçilmez mekânları, dost sohbetleri ve anıları size rehberlik edecek. Yüzler ve Yürekler’de (YKY, 2002) yüreğindeki insanları anlatmıştı Aydın Boysan, bu kez yine kendine özgü anlatımıyla kimi zaman neşelendirerek, kimi zaman düşündürerek, İstanbul’un kuytu köşelerini –gözdelikten kuytuluğa geçişteki acılarını da– anlatıyor.
Bebek-Etiler Yolu
Eski yıllarda bizim, bir arkadaş grubumuz vardı. Bu arkadaş grubu ile cumartesi öğlenlerde Kumkapı’da Yorgo’da yemek yerdik. Tabii yemeği ille de masum bir yemek halinde bırakmayıp, azdırırdık da, arada bir... Bu gruba katılanlar arasında, kimler yoktu ki. Ahmet Sönmez benim taa Pertevniyal’den arkadaşım. Sonra İstanbul Belediyesi Başkan Yardımcısı... Adnan Özet, yine kadim arkadaşlarımdan birisi, yine belediyede Fen İşleri Müdürü... Ve bu arada belediye başkanı Fahri Atabey de, her hafta gelemese bile iki haftada bir en azından gelir, bize katılırdı. Fahri Atabey ile ahbaplığımız vardı. Bir gün Kumkapı’da, sofrada bana dedi ki: “Bizim belediyenin bir arsası var Tarabya sırtlarında, orada bir yaşlılar yurdu yaptırmak istiyorum. Projesini yapar mısın?”, “Yaparım” dedim. Daha sonra gittik arsayı gördük, çapı aldık, ihtiyaç üzerine konuştuk, projeye başladık. Yaklaşık bin yaşlının yaşayabileceği, bir site olacaktı burası. Merak da ettik konuya, hevesle girdik. Boğaz sırtlarında binaların nasıl yapılması gerektiği konusunda kafa yorduk. Dolayısıyla kitleleri parçalayıp, hatta o küçük kitleleri bile planda yılanlar gibi kıvırıp, kesitte de yine böyle yukarılı aşağılı yaparak, küt kitlelerin Boğaz sırtında yapılmaması gibi bir çözüme kavuşmaya çalıştık. Proje yürüdü, kesin proje safhasına geçtik. Artık değişecek bir yönü kalmadı. Günün birinde Fahri Atabey meyhaneye geldiğinde, “Yahu bu projenin parasını ödeyecek tahsisatı ben bulamıyorum, ödeyemeyeceğim ben bu parayı” dedi. Ve tabii meyhane sofrasında bu konuşma nasıl devam edecekse, öyle devam etti. Sonunda dedi ki: “Ben sana, senin hayrına olacak bir belediye işi yaptırayım.” Düşündüm ki o sırada Etiler’de oturuyorum. Bebek’e gidiş-gelişim çok oluyor, çünkü Bebek’te sahildeki restoranlara çok gidip geliyorum. “Şu Bebek-Etiler yolu kötü, bunu yaptır” dedim. Peki dedi ve yaptırdı. Şimdiki Bebek-Etiler yolunun yapılmasının sebebi benim.... Hatta benim adımı bile vermeye kalktılar, reddettim. Hani içki içilen sofralardan, hayır doğar mı? Ee işte böyle olduğu da, oluyor.