Denizden Geçme Hâli
Yazar: Çiğdem Sezer
Kategori: Şiir
ISBN: 978-975-08-1605-5
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 04.2009
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 96 |
Boyut | : 16 x 16 cm |
Ben değilim ben değilim evvel gittim evinizden geceydi içimdeydim görünmedim kimselere
nakkaşlar girdi çıktı
hattatlar ve cümle kitaplar
açılmadım kimselere and olsun
bir adam kilidimi taktı
bir çocuk anahtarımı aldı
biri kız’dı kalmaklar gibi baktı
and olsun yangını ben değil bulutlar çıkardı unutmalar gibi açık pencerelerden girmiş bulutlar tam ortasına kurulu sofraların bir gökyüzü bıraktı
KELEBEKLERİ ÖLDÜRÜRÜZ SOKAĞI
ömründen çalınıyor oğulların babalar ölünce
kızlar kızgın bir ütüyü kalbinde gezdiriyor
beni bu sokağa bilmek için bırakmışlar
bulutlu gök gibi çökmüşüm içime
çeşmeler boyu susuyorum öyle kırmızı
bir sokak işte toprağım kavruluyor
kimsenin gecesi yok uyuyorlar
antidepresanlar krallığında
kuştüyü yastık düşleri görüyorlar
benim bir çocuğum olsa adını rüya koysam
büyütsem içimde kendim gibi sarılsam
benim bir sokağım olsa denize açılsam
burası sevda sokağı kendine uğramak için
içindeki aynayı kırmak için paramparça
kendinle çıkmak için sabaha
vesikalık bir fotoğraf çektirmişiz babamla
kalbime elini bastırıyor
yalnızlık gibi geçiyor odalardan
şapkası çiçekli bir kovboy çiziyor
kalbim ağrıyor köpekler ve gecenin cinleri
kuşatmış kaleleri surlar yıkılıyor
kimsenin çıtı çıkmıyor burası susmalar sokağı
burada kimse kimseyi ve hiçbir şeyi sevmiyor
beni bu sokağa unutmak için koymuşlar
beslediğim tohumu toprağın nemini
ve çiy tanesini yaprağa düşen
pencereye değen güvercin sesini
burası kelebekleri öldürürüz sokağı kısacık ömrü
susarak işliyoruz bütün cinayetleri
eski bir ceket kederidir baba
tütün kokusu gibi sinmiş duvarlara
cebinde unutulmuş bir şeker bir sakız
çocukluğum şimdi bir avuç bozuk para
erzurum’dan inme bir yol gözlerinde
mamahatun türbesinde bir kadın su içiyor
oltu taşından yüzüğünü ovalıyor annem
hayatın arka bahçesini onarıyor
yüksek topukların ritmiyle bir - iki - bir
in çık in çık dünya bir merdivendir
içimizden biri asansör boşluğuna düşüyor
ben bu sokağa girdim bir yağmur ki o kadar
çetrefil bir cümle, okuyamadım
camda bir kadın eli bir sis silinmiş bir söz
annem ölmüştü ağlayamadım
içimi boşaltmışlar sokağındayım kendimden çıktım
oysa herkes kadar kötüydüm ve iyi
bir çocuk olmak için eğitilmiştim
beni bu sokağa terk ettiler unutmadım
celile hanım fitnat teyze kırık beyaz bisiklet
hayat çöp birikmiş bir duvar dibi
susarak işliyoruz bütün cinayetleri
yaseminli bir sokak olmayı diledim arada bir
pembe panjurlar kırmızı kiremit ve kızarmış ekmek kokusu
kalbimde ağlayan kaplanı öldüremedim
kendimde mahsurum ağlayan bir göl kıyısında
ay çadırı kurdum gecenin cinleriyle seviştim
düştümse kendimden öyle derin bir kuyu
çok baktım yüzümü göremedim
gözlerimi kendine mecbur kılan acı
eski bir günahtır çoğunca işlenmiştir
ve kimseler koymaz adını neden
mutsuzluk koku gibi üstümüze sinmiştir
benim bir sokağım olsa adını tarçın koysam
kış evinde sıcacık yudumlasam
benim bir sokağım olsa durmadan kar yağsam
kar bütün dertleri örter dediydi annem
ölmeden az evvel kalbini buran acıyla
kar bütün dertleri örter ve ölürüz
işte bundan henüz kar örtmemişken kalbini
tarçınlı süt içmelisin ısıtır seni korur
ev üşümelerinden kahve sohbetlerinden odun kömür derdinden
elini yanağıma koydu ve öldü
o gün bu gün boğazımda tarçınlı süt düğümü
etimizden bir parça koparıp gider hayat ve dayanırız
dayanırız yaşamak ağır basar içimizdeki akrep
kendini sokmadan evvel bütün kelimeler ateşe koşar
karyağdı türbesinde oturmuşuz hayata fal açıyor
tespih diziyor karanlığa üflüyor
şefaat diliyor acının tanrısından
sonra tutup hâline gülüyor
ben kendime gülemiyorum nicedir gülmeyeli
bilincimde zenci bir çocuk eli