Altı Yaprak Üstü Bulut
Yazar: Hasan Gören
ISBN: 978-975-08-4455-3
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 03.2019
YKY İnternet Satış Fiyatı
Siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 240 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Altı Yaprak Üstü Bulut
“Her ülkenin zenginliği başka yavrum. Ama haklısın, kimileri bütün dünyayı kendinin sayıp her yere el atıyor.”
Hasan Gören, ses getiren ilk romanı “Zan”ın ardından bu sefer daha geniş bir coğrafya ve zamana yayılan ve yine bir suç hikâyesi olarak okunabilecek romanıyla çıkıyor okurunun karşısına.
Jürgen, İkinci Dünya Savaşı sırasında Bulgaristan’da konumlanmış Nazi birliklerinde görevli bir askerdir. Elinde bir define haritasıyla Türkiye’ye geçer ve ormanda gizlenerek gömü arayışına girişir. Jürgen bu haritayı zamanında Türkiye’de Truva hazinesini bulup yurtdışına kaçıran Schliemann’ın ekibinde doktorluk yapmış dedesi Marcus’tan temin etmiştir. Gözünü bürüyen zenginlik hırsıyla insanlığını günbegün yitiren Jürgen, emeline ulaşmak için masumların canına kast etmekten hiç çekinmez.
İki nesle yayılan ve dönemin koşulları içinde Alman yayılmacılığının Anadolu toprakları üzerindeki arsız emellerinin bir alegorisi olarak okunabilecek roman, kurduğu tekinsiz atmosferin üstüne basarak yükseliyorsa da Trakya köylüsü, köy yaşamı, Türk insanının saflığı ve çaresizliği üzerine iç burkan, sıcak ayrıntılar da taşıyor.
Birbirini taklit ederek sıralanan dakikalar boyunca Markus’un zihni de bedeni gibi durağan kaldı. Sevgili Ute’siyle arasında yalnızca uç uca eklenecek tren yolculukları olsun istiyordu genç adam, başka bir engele tahammülü yoktu. Sanki onu, ama yalnızca onu düşünmenin, yola çıkana kadar burada geçireceği sayılı saatler içinde başına bir bela gelmesini engelleyeceğine inanıyordu. Tatlı bir hayalin içinde beliren sevgilisinin güzel gülüşü biraz ileri gidip öpücüklere dönüşse, Markus çukurdan yukarı süzülen ince uzun gölgeyi neredeyse fark etmeyecekti.
İlk belirdiğinde ne yapacağı pek kestirilemeyen karaltı bu kez profesörün çadırına doğru dikkatlice attığı adımları ve öne eğilerek küçülttüğü gövdesiyle yapacağı hamleye hazırlanıyor gibiydi. Korktuğu başına geliyordu sanki Markus’un. Bulunduğu yerden olacakları izlemekle çadırdan fırlayıp olası bir saldırıya müdahale etmek arasında kararsız kaldı. O sırada adamın dizlerini hafifçe kırıp kollarını iki yana açarak yürüyüşünden kim olduğunu anladı. Günlük molalar sırasında kimi zaman çalışanlarla güreşen ustabaşıydı bu. Usul usul sanki karşısındaki pehlivana yaklaşıyordu. Geçen ay bir güreş sırasında ölçüyü kaçırıp birinin kolunu çıkarmış, ardından da profesörün benzer ölçüsüzlükteki azarına tepki gösterdi diye kovulmuştu. Markus son zamanlarında çok iyi anlaştığı ve sık sık şakalaştığı, hemen yollanmasına da karşı çıktığı bu adamın gözlerindeki intikam ateşinin sıcaklığını duydu. Çadıra girmeden önce belindeki kuşağından eksik etmediği hançerini çekip çıkaracağından da şüphesi yoktu.