Öteki Kâbuslar
Yazar: Yiğit Bener
ISBN: 978-975-08-1649-9
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 08.2009
Pandemi sebebiyle siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 104 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Öteki Kâbuslar, iki romanı, bir çocuk kitabı ve ödüllü çevirileriyle tanıdığımız Yiğit Bener’in ilk öykü kitabı… Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan kitaptaki öykülerin ortak noktası, insanla eklembacaklılar arasındaki ilişkiden hareketle yazılmış olmaları: Bir yazarın evini istila eden karıncalar, hamam böcekleri, güzel bir sofrada yenmek üzere olan bir karides, kelebek koleksiyonerine teslim edilmek üzere olan bir kelebek, salata sosunun içinde can veren bir mayıs sineği…
XIII. Megabayt
Uzay çağına meydan okuyor solucan.
Uydular, en gelişmiş bilgisayarlar, en hızlı işlemciler, en yeni sürümler, marifetli çipler, becerikli yongalar, megabaytlar gigabaytlar, ultra mega pikseller, yüz küsur inçlik bir milyon renkli dev ekranlı “hay definiyşın” televizyonlar, üç boyutlu görüntü veren “dividi”ler, dört boyutlu daha da gelişmiş “diviks”ler, ışık hızında modemler, kontörü “esemes”le yüklenebilen ve numarası taşınabilir sim kartlarıyla yalnızca fotoğraf çekmekle yetinmeyip neredeyse kahve bile pişirebilen hatta isteyenin gelişkin ekran klavyesinde roman bile yazabileceği, üstüne bir de bilmem kaç cilt ansiklopedi yüklenebilecek genişlikte belleği olan 3 ya da 5 G cep telefonları... Yeni, yepyeni nesil!
O ilkel yaratık, adam yerine bile koymuyor bu icatları.
Bizleri onca heyecanlandıran teknolojinin her türlüsü... En yenisi... En gelişmişi... Hiçbirini zerre kadar önemsemeden sürdürüyor yaşantısını. Kımkım ederek yuvarlanıyor kendi dünyasında. Milyonlarca yıl öncesinden kalma tarih ötesi bir canavar gibi. Özgürce sürünüyor kendi dehlizinde. Önüne geleni yutarak, yuttukça şişerek...
Donanımsız bırakıveriyor biz teknoloji bağımlısı sefilleri.
Tek bir solucan bile, sırf varlığıyla nasıl da sıfırlıyor tüm kibirli iddiaları: Oylumlu kuramsal metinleri... Gösterişli “povır poynt” sunumları... Karmaşık eksel tabloları... Yüksek çözünürlükte “striming” görüntüleri... En hızlı evrensel “konnekşıyn”ları: Tümünü işlevsiz bırakan koca bir sindirim sistemi! Hepsini eriten, parçalayan, çöpe attıran, durağanlığıyla saç baş yolduran bir istikrar ve hareketsizlik abidesi o.
Umurunda mı modernlik, postmodernlik?
Ne vaatlerle gelmişti oysa yeniçağ... Ne umutlar uyandırmıştı bilişim alanındaki dev atılımlar, inanılmaz dönüşüm... Her derde deva yeni buluşlar... İnsanlığın makûs talihini yenecek bir açılım... Tüm gezegeni kapsayan iletişim ağları... Küresel mucize... Tüm dünyaya anında ulaşım... Eşzamanlı, çoklu ve çok boyutlu temas... Dev bir sıçrayış... Beklenen devrim... Çağ atlama... Doğayı aşma... Aşama... Aşkınlık... Aşırılık... Aşure!
Bilişim çağının iflasının canlı kanıtıdır o solucan: Karşı devrimin ta kendisi!
Kim bilir nasıl da sarakaya alıyordur ticaret ve kâr amaçlı yaşam tarzımızı... İnternetten bile alışveriş yapmamızı, sanal metalar cennetimizi... Çeşitli otomobil firmalarının, karbondioksit salınımlarını engelleyen çevreci partikül filtresi takılmış üç bin litre motorlu son modellerini sergiledikleri birbirinden gösterişli sanal “şovrum”larını... Beyaz eşya üreticilerinin, neredeyse hiç elektrik kullanmayan doğa dostu “no frost” buzdolaplarını üç boyutlu olarak tanıttıkları internet sitelerini... Haklayıcı “hekır”ların eline geçemeyecek kadar güvenli ve asla kopyalanamaz şifrelerle en karmaşık borsa ya da kredi işlemlerinizi anında gerçekleştirebildiğiniz sanal banka şubelerini... Çocuğunuzun servis aracını ya da çalışanlarınızın kullandığı şirket araçlarını sanal haritadan gözetleyebilmenizi sağlayan “jipiares”li takip sitelerini... Boynuzlama becerisi atfettiğiniz eşinizin, ticari rakibinizin ya da rejim muhaliflerinin tüm konuşmalarını çaktırmadan dinlemenizi sağlayan ortam dinleyicileri ya da “mobaylfon trekırları”... Dünyanın öbür ucundan bile tek bir tuşla sipariş edilebilen gerekli gereksiz yeni giysileri: Son moda markaları, “feyşın” bluzları, “diip degaje”leri, “kuul cinleri”... Halimize bakıp amma da gülüp eğleniyordur, ne para ne de kredi kartı kullanmadan istediği her şeye ulaşmasını sağlayan o upuzun gövdesiyle... Sırf varlığıyla bile nasıl da anlamsızlaştırıveriyor tüm bu tüketim çılgınlığımızı…