Kurşun Ata Ata Biter
Yazar: Tarık Dursun K.
ISBN: 978-975-08-2577-4
YKY'de İlk Baskı Tarihi: 07.2013
Pandemi sebebiyle siparişiniz en geç 2 iş günü içerisinde kargoya teslim edilir.
Sayfa Sayısı | : 260 |
Boyut | : 13.5 x 21 cm |
Tekrar Baskı | : 2. Baskı / 04.2018 |
“Kurşun Ata Ata Biter”
“Benim babam da bu meslekteydi” dedi. “Bu kasabanın, bu çevre köylerin tüm adamı bu işten ekmek yer. Kaçakçılık yapmasın da n’apsın? Ekilecek toprağı mı var? Hepsini almış hükümet, sınır demiş, döşemiş mayını. Tarlalar mayın altında… Zeytinlikler mayın deryasında yüzüyor. Babam ki, bu işte ehildi, kokusundan anlardı mayını, rüzgârı dinler, candarmayı bilirdi. N’oldu? Karşı gelemedi yazgısına. Bir gece, sabaha karşı adamın yarısını getirdiler eve. Bitmişti. Başına toplaştık. İşaretle dayımı istetti, bizi çıkarttı odadan. Dayımdan kendisini vurmasını istemiş. Böyle yaşamaktansa, demiş; vur kurtulayım İsmail, demiş ona. İsmail dayım dediğini yaptı, vurdu babamı.” Bir sınır kasabasının insanları: Tahir, Üzer, Cevahir, Gazel ve Hediye… Sevgi, dostluk, dayanışma ve güven… Dikenli tellerin “o” tarafında da, “bu” tarafında da ölümle burun buruna yaşayan ama hayattan vazgeçmeyen dirençli ve yalnız insanların çarpıcı hikâyesi…
Farklı türlerdeki eserleriyle 1950 kuşağının en önemli kalemlerinden biri olan Tarık Dursun K., edebiyatın kaynaklarını sinemanın büyüsüyle bir potada eriten Kurşun Ata Ata Biter ile Orhan Kemal Roman Ödülü’nü (1984) kazanmıştı.
Üzer’in ağzı kurumuştu. Sıkıntıyla, “Bütün kaçakçı karılarının yazgısı bu” dedi. “Kaçakçı kısmının sonu ya candarma kurşunuyla ya da mayınla. Bir üçüncüsü yok. Allah, kaçakçıya rahat döşeklerde ölüm yazmamış. Bu ikiden biri gelecek başına mutlaka. Ya kurşun ya mayın. Ölüm yine iyi! Nerden baksan iyi! Candarma kurşununu yedin mi, o saat yakalandın demektir; doğru mapus damı, ondan sonra. Mayın, öldürmezse sakar kor adamı. Süründürür, ite köpeğe muhtaç eder. Ama öldün mü, kurtulursun. Geride bıraktığın kimse, bir iki gün üzülür, bir iki ağlayıp sızlanır, biter.”
“Sana öyle gelir” dedi. “Sen öyle bil.”
Üzer küçücük gülümsedi.
“Benim babam da bu meslekteydi” dedi. “Bu kasabanın, bu çevre köylerin tüm adamı bu işten ekmek yer. Kaçakçılık yapmasın da n’apsın? Ekilecek toprağı mı var? Hepsini almış hükümet, sınır demiş, döşemiş mayını. Tarlalar mayın altında... Zeytinlikler mayın deryasında yüzüyor. Babam ki, bu işte ehildi, kokusundan anlardı mayını, rüzgârı dinler, candarmayı bilirdi. N’oldu? Karşı gelemedi yazgısına. Bir gece, sabaha karşı adamın yarısını getirdiler eve. Bitmişti. Başına toplaştık. İşaretle dayımı istetti, bizi çıkarttı odadan. Dayımdan kendisini vurmasını istemiş. Böyle yaşamaktansa, demiş; vur kurtulayım İsmail, demiş ona. İsmail dayım dediğini yaptı, vurdu babamı.”